21.11.2008

"Hoş Bir Mesaj"

Biri sana git dediğinde kalmak istiyorum diyebilmekmiş gerçekten sevmek...
Git dediklerinde anladım.
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş , her düştüğümde zırıl zırıl ağlayan ...
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.
Ve gurur kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş. sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış...
Yüreğimde sevgiyi bulduğumda anladım.
Ölürcesine seven beklemez sadece umut edermiş...
Bigün affedilmeyi,beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.
sevgi emekmiş, emekse vazgeçilmeyecek ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş.
Canım arkadaşımın bana göndermiş olduğu mesajdı. etkiledi... Kendi duygularından oluşan bu yazıyı yayınlamak istedim.
Yüreğine sağlık güzel arkadaşım...

9.11.2008

"Ayrılıkların Bile En Güzeli"



Bir ayrılık daha... Her gün saat 7:30'da bir ayrılık yaşıyorum. Hayatımın yönünü değiştiren, çok sevdiğim minik bir varlıktan ayrılıyorum. Göz görmeyince gönül katlanıyordu ama ellerini bırakıp onu terkedince içimi bir hüzün kapladı.İçimden "seni ne kadarda çok seviyorum" dedim. Hayat tarzımdan,Yaşımdan ve ona davranışımdan "katı" gibi görünebilirim. Ama yüreğim onun her hareketinde çarpıyor, onu her bıraktığımda ağlıyor. Aklım giriyor devreye o anda... "Doğruyu yapıyorsun" diyor. Onun hayatı, geleceği , mutluluğu ve en önemlisi özgürlüğünü koruması için bu gerekli. Rahat bir nefes alıyorum. İçimi bir huzur kaplıyor. Bu düşüncelerle ondan çoktan uzaklaşmış oluyorum. Ve herkes kendi dünyasında gününü geçiriyor. Saatler geçiyor ve ayrılık bitiyor. Sıra geliyor kavuşmaya ... Kavuşma anı ikimiz içinde vazgeçilmez oluyor. Her gün ayrı bir heyecanla sarılıyoruz. Ayrı bir özlemle... El ele tutuşup yarın yine aynı ayrılığı yaşayacağımız yerden ayrılıyoruz.

Ve her gün bu duygular peşi sıra yerini alıyor. Duyguların en karşılıksızı en güzeli seviyorum seni...


Bunları yazarken duygularımı ne kadar güzel yaşadığımın farkına vardım. duygularımın,düşüncelerimin farkındalığında yaşıyordum bu güzellikleri...

sevgiler

4.11.2008

"Veda"


Garip duygularla indim otobüsten, çevreme bir göz gezdirdim. Havasını şöyle bir içime çektim... Özlemiştim... Ve yaşadığımız anlar zihnimde canlanmıştı. Şuan görüştüğüm yada hiç görüşemiceğim insanlar geldi aklıma... Uçurtma şenliği olduğunda seminere girmek zorunda kalmamız ve uzamasıyla renkli uçurtmaların aklımızda kaldığı gün geldi... grup halinde gittiğimiz konserler... çimlerde oturduğumuz günler... konuşmalarımıza gülüşmelerimize tanık olan ağaçlar çiçekler ve herşey... Yaşadığım güzel günleri düşündükçe içimi hüzün kaplıyordu.

Bu bir veda'ydı. her ne kadar üzülsemde her vedanın arkasından bir başlangıcın olduğunu biliyordum. son defa havasını içime çektim. Ve yeni güzelliklere doğru yol aldım...

29.10.2008

"Oley"

Mahkeme kararı ile kapatılan bloğum açıldı sonunda... Düşüncelerimi ifade edemememin ve yazılarımın kağıtta kalmasının üzgünlüğü ile kendime ve bütün blogspotta yazı yazan arkadaşlarıma tekrar "Hoşgeldik" diyorum. ve bu durumun bir daha tekrarlanmamasını umuyorum.
Çünkü ,
DÜŞÜNCELERİMİ PAYLAŞMAYI SEVİYORUM!

21.10.2008

"Özlem Gecesi"


Hayatımda nadir geçirdiğim bir geceydi...


Ayrılık , kavga ve anlaşmazlıklarla geçirdiğimiz yedi yılın ardından üç kişinin buluşması heyecan vericiydi. Kişilerde ve tavırlarda oldukça değişme vardı. Tartışma konuları azalmıştı. hatta birlikte olmaktan zevk almıştık. Hep birlikte gülünüp, eğlenilmişti...


Üç farklı insandık. beraber geçirdiğimiz on beş yılda belki de bu kadar eğlendiğimiz bir gece olmamıştı. Çünkü hafızamda her gecenin başlangıcında veya bitiminde olumsuz birşeylerin olduğu kalmış. Ama bu gece farklıydı. Üç ayrı birey olmanın özgürlüğünü yaşıyorduk. Birbirimizi engellemiyor ve söyleyeceğimiz sözleri önceden düşünmüyorduk. Her şey anda gelişiyordu...


Eğer maziyi düşünürsek bu duruma gelmemiz mucizeydi. Biz bu mucizeyi başarmıştık. Geçişlerimizi bir kenara bırakıp yine el ele vermiştik. Bu ne ilkti ne son olacaktı...


Sizde sevdiklerinizle birlikte geçmişte yaşamayın. geçmiş yorar ve andaki mutluluk yok olur.Biz üç kişi geçmişlerimizi bırakıp el ele verdik. sizde Çok geç olmadan buluşun ,birleşin , sarılın ...


Sevgiyle dolu günler diliyorum...

12.10.2008

"Uygulama Dersi"


Bir düşünsenize insanları ne kadar kolay yargılayabiliyoruz. Düşündüklerimizi bir köşede oturup söylemek ne kadar kolay geliyor. onları eleştirmek , hayatları hakkında yorumlar yapmak , belkide öğütler vermek ... Bundan daha fazlasını yapabiliyor muyuz? Yada aslında söylediklerimizi kendimiz ne kadar uyguluyoruz? Bu soru hep aklımı kurcalamıştır. belkide düşüncede güzel gelen uygulamada zor geliyor. Belki de kendi hayatımızı gözardı edip üçüncü şahıslar hakkında yorum yapmak korkularımızı daha da saklıyor.

Kendi hayatımızda yolunda gitmeyen olayları gözardı edeerken nedense karşımızdakilere öğüt vermekten çekinmiyoruz. Aynı hatayı kendimiz yapmamıza rağmen dilimiz onlara başka söylüyor. peki hangisi doğru? yaptığımız hareketlerle düşüncelerimizin aynı olması gerekmez mi? hareketlerimizi düşüncelerimiz ve duygularımız belirlemiyor mu? Teoride dillendirdiğimiz cümleleri hayatımızda neden oturtamıyoruz?


Zor geliyor değil mi?


Yaşamda uygulamada çoğu insan sınıfta kalıyor...

Düşüncelerinizi uygulamaya koyduğunuz an mutlu olursunuz. Ertelerseniz yaşadığınız kalıp içinden çıkamazsınız. saatler kısıtlı , günlerde... şu dakika başlayın uygulama dersine kendinizi sevmek için , yaşamdan tat almak için , mutlu olmak için...

sevgiler

3.10.2008

"Bayram Şekeri"


Bayram bayram dedik uzun saatleri birleştirip dokuz gün tatil verdik kendimize... Alışveriş merkezleri , pazarlar . çarşılar doldu taştı. kıyafetler , ayakkabılar , şekerler ,çikolatalar alındı. Tatlılar, börekler yapıldı. büyükler evde ziyaret edilmek için beklediler. İnsanlar erken vakitte en güzel kıyafetlerini giyip bayram ziyaretlerine başladılar. Buluşan insanlar mutluluk maskeleri takıp sarıldılar, öpüştüler. bayramdı... Bayramda öğretilmişleri yaşamak zorundalardı...


Bayramla ilgili bu düşünceleri aklıma getiren olay çok farklıydı aslında ... Ama sizinle paylaşmak istiyorum.
Evimizin çevresinde bir kaç gündür özellikle erkek çocukların elinde bir alet var. (oyuncak diyemiyorum) Ve bu çocuklar boyundan büyük hareketler ve sözlerle bu aletle oynuyorlardı. Bu alet mantar tabancasıydı. bir kaç kez yüksek patlama sesinden rahatsız olup uyarmama rağmen (dinlemeleri umuduyla) ateşlemeye devam ettiler... Aklıma gelen ilk düşünce bu uzun süreli tatilde çocukların çok farlı şeyler yapabileceğiydi. Benim aklıma bir iki seçenek gelmişti bile..

Annelerinin durumları geldi bir de aklıma kek pasta dolu sofrada arife günü temizlenmiş evlerde konuşmalarını hayal ettim. Çocuklarını düşüncelerine bile getirmiyorlardı belki de... Aslında beraber izleyebilecekleri şu anda her sinemada olan bir filme gidebilirlerdi. bir parkta veya oyun alanlarında beraber oyun oynayabilirlerdi. Yada evde birlikte değerli zaman geçirebilirlerdi. Böylelikle de oyuncak denilmeyecek o aletle sokaklarda oynamamış olurlardı.


Bu olayı yaşamam ve yorumlamamla 2 önemli konu ortaya çıkmış oldu. Kişilerin tatilleri değerli geçirmedikleri ve öğretilenleri yaşadıklarını görmüş oldum.


Her olaydan çıkarılacak bir ders olduğunu bilmek çok güzel... Sizde yaşamınızdaki her olaydan ufak ufak dersler çıkarın ve bunları yorumlayın hayatınızın daha olumlu olacağını göreceksiniz.

Sevgi ile kalın!


22.09.2008

"Mutluluk Bu"


Gözümü açtım. Hayata döndüm. Boş geçirdiğim zamanların acısını yaşadım biraz.Üzüldüm boşa geçen zamanlarıma ama artık ayaktaydım... Konuşmayı sevdiğim can insanla güzel bir ortamda buluştuk. Puf koltuklar,ay ışığı , dağ manzarası , çimler , yüzümüze gelen hafif esinti , iki yakışıklı gencin söylediği yabancı parçalar... Herşey bana o kadar güzel gelmişti ki...
Son okuduğum kitaptan bahsetmeye başladım. Psikolojik bir romandı kitap ve kısa kısa öğretiler vardı içinde. Hemşire Chrıstıne ve Joseph vardı hikayede ... Yaşadıklarını , anlatılanların ilgi çekici bölümlerini anlatırken müzik sesi kulağıma çok hoş geliyordu.
Etrafımda insan olup olmadığının farkında bile değildim. Çevreme baktığımda kimsenin olmadığını farkettim. Kimse yok derken norveçli bir çift geldi. Kendilerine yer beğenip oturdular. Siparişlerini verdiler. İkisininde yüzünde gülücükler vardı konuşup şen kahkahalar atıyorlardı. Bizde neşelenmiştik ve böylece onların eğlencelerine katılmış olduk. Rock'n roll çalmalarını istediler gençlerden ve çift dans etti. Müziğin ritmine öyle güzel ayak uydurup öyle çok eğleniyorlardı ki... dedim "Mutluluk bu"
Yaşama sevinçlerine , sempatik olmalarına hayran kaldım.Dünyaya bakışları ne kadar net ve özgürdü.
Yöresel dansımızı öğrenmek istediler. Müzik ne kadar çalabiliyorsa okadar öğretebildik. Bütün ayak hareketlerimi,kol hareketlerimi aynen yapıyordu. Öğrenmeye ne kadar hevesli olduğunu farkettim. Yaşının kaç olduğu önemli değildi.. Öğrenmek için yaşıyordu. Müzik bittiğinde birbirimize sarılmıştık. Yanındaki partneri bizi alkışladı ve övgü dolu sözler söyledi. Taktir edilmek onun içinde benim içinde çok güzeldi.
İnsanların yaşamı , mutlu olmayı , sevmeyi , sevilmeyi öğrendiklerini fark ettim. Çünkü öğrenmek için çabalıyor ve bilgiyi almak için gerekli herşeyi yapıyorlar. Gözlerindeki ışıltının bir nebze olsun bana yansıması için onlarla vakit geçirdim çok eğlendim ve mutlu oldum. Ve "bende böyle olmak istiyorum" dedim...


Sizlerle paylaşım yapmaktan büyük mutluuk duyuyorum. Yorumlarınız benim için değerli...

Sevgiler

11.09.2008



Bugün Doğa'mın doğduğu günn...

Seni Seviyorum küçük kuşumm:):)

6.09.2008

"Sözde Kalmasın" Düşüncelerimi PAYLAŞMAYI seviyorum...


Merhabalar,
Evimizin huzurlu ortamında kaç gündür bu konu konuşuluyor. "Paylaşmak"

Konuştuğumuz konuların hepsi bir noktada birleşiyor. Neyi nekadar paylaştığın hiç önemli değil. Eğer yanlızsak yada yanlız kalma yolundaysak tek sebebi çevremizdekilerle paylaşım yapmamızdır. İlk başta kendinize sonra çevrenize bir bakın neleri bölüşüyoruz , neleri bölüşüyorlar, bencil olmadan , sevecenlikle ....

Çevremizdekilerle elle tutulur ve gözle görülür maddeleri paylaşmaktan başka sevgimizi , huzurumuzu , duygularımızı da paylaşıyor muyuz? Yada elimizdeki bir gram değerli (!) ekmeği paylaşmaktan mı çekiniyoruz ?

Paylaşım yapmam konusunda bir kişi bana çok yardımcı oldu. yemeğimi , kahvemi , çikolatamı , kitaplarımı , bilgimi ... paylaşmanın çok büyük bir mutluluk olduğunu bana yaşattı.

kendi kendime diyorum ki...

Gerçekten ben paylaşmayı öğreniyorum ve bunu zevkle yapıyorum. Kendimi deneme fırsatı buldum ve bu olumlu yanımı görmem beni çok mutlu etti.

Paylaşımı sevgi açısından bakarsak,

Paylaşımsız bir sevgi düşünemiyorum. Ve bütün ikili ilişkilerde sevginin temeli buna dayanıyor. arkadaşlık ilişkileri , bayan - erkek ilişkileri , ebeveyn - çocuk ilişkileri hepsi paylaşıma dayanıyor.

Sanmayın ki... karşılığını alamayacaksınız...
Siz dağıtın ... paylaşın ... çekinmeyin ...
Sonucunu en güzel şekilde göreceğinize eminim ...

Paylaşım dolu günler diliyorum

Sevgiler


Dipnot: Benimle yazılarım hakkında konuşan , yorum yapan , olumlu ve olumsuz görüşlerini sunan herkese teşekkür ediyorum.

29.08.2008

"Saplantı Mı Desem"



Yaşadıklarımız aşk mı , sevgi mi , tutku mu , alışkanlık mı...

Çoğu zaman bunları ayırt edemeyiz. Çünkü aşk ve sevgi genel olarak emek ister. sadece iki kişinin aşkından bahsetmiyorum. Evren aşkından bahsediyorum. Aşk hiçbirşeye karşı saplantı haline gelmemeli... "Ben onsuz yaşayamam, o benim herşeyim" Diyen kişiler her zaman garibime gitmiştir. İnsanın hayatı bir kişiye bağlı kalamaz.

Genel olarak yaşantımızda sıkıntılı dönemler geçirdiğimizde bir kişiye ihtiyaç duyarız ve sıkıntılı anlarımızda ona bağlılığımız daha da artar. Peki hiç bir kişiye bağlanmaktan ondan umut aramaktan başka birşey yaptınız mı? Hayır... aslında önünüzde çok seçenek vardır. Bir kişiye saplantılı olacağınıza yönünüzü başka bir tarafa kaydırsanız bunu hiç düşündünüz mü? Kendi kendinize geçireceğiniz 1 saat, kendi kendinize içeceğiniz bir çay , kendinize katkı için okuyacağınız bir kitap, kendi sağlığınız için yapacağınız aerobik ve benzeri yollar aklınıza gelmiyor mu? Neden tek kişi? Neden sevgiliniz? Neden eşiniz? Neden arkadaşınız?


Kendi kendine olabilen insan kendini seven insandır. Siz kendinize katlanamıyorsanız başkaları size nasıl katlanabilir ki? Bunu bir düşünün...


Sevgi insanı yüceltir ama bağımlılık benliğinizden uzaklaştırır. Siz siz olmaktan çıkarsınız. Yanınızdaki gibi düşünmeye ve hareket etmeye başlarsınız. Başkaları için neden kendinizi değiştiresiniz ki? Değişimi önce kendiniz istemeli ve benimsemelisiniz.


Bağımlı olmayan aşklara sevgilere yelken açın...

Şimdilik Hoşça Kalın!



23.08.2008

"Baloncu Kız"




77. İzmir Enternasyonel fuarı açıldı! Tanıtımın Balçova ayağını arkadaşımla birlikte yapmaktan mutluluk duydum.Tanıtım yaparken değişiklik kişiler ve olaylarla karşılaştık. İnsanlarla tanışma fırsatı bulduk.


Meğer insanlar balonları ne kadar çok seviyormuş. Bazı insanlarda balon verdiğimiz zaman harika bir gülümseme oldu ve içten teşekkür ettiler.Bazıları "Ben balon oynayacak yaşta mıyım?" dedi. Bazıları ise kendinden önce çocuğunu ve torununu düşünüp ona veririm dedi.


Aslında bizim vermek istediğimiz balon değildi. Bilgiydi.İzmir fuarı belki eski günlerine dönmez ama eminim ki, fuara gelen Sanatçıları,Çocuk klübündeki tiyatroları Dünya mutfakları standını ve diğerlerini görmek orada bulunmak güzel olacaktır. Sonuçta orda alınacak güzel bilgiler var.


Bu sayede birçok insanın yüzünü görme fırsatı buldum.Baktığım ilk şey yüz ifadeleriydi.Ne yalan söyleyim gülen çok az insanlar karşılaştım. Işık yoktu. Mutluluk yoktu.Ve verdiğim ufak hediye ile de mutlu olamadılar tabii ki...


Ama ya çocuklar; saf,temiz ve içten duygularıyla yüzlerinde kocaman bir gülümseme ile aldılar balonlarını. Ama eminim ki,sadece balonla kaldı izmir fuarının onlar üzerindeki etkisi... Onları çocuk klübüne,tiyatrolarına,aktivitelerine götürecek az ebeveyn olduğunu düşünüyorum.


Bu olayıda paylaşmadan ve Teşekkür etmeden geçemeyeceğim,Çalışırken en çok ihtiyacamız olan su'ydu.Ve bir dedem (orda ilk kez görüyorum) iki şişe su almış ve bize getirdi. Ve iki gün boyunca dedem bu güzel olayı bize gerçekleştirdi... Yazarken bile yüzümde tebessüm oluyor. Dedeciğim,ilgin ve yüreğindeki sevgi için sana Teşekkür Ederim...


Bize eşlik eden, ne kadar da "talih oyunlarının bir para tuzağı olduğunu söylese de " piyango bileti satan yılmaz amcaya teşekkürler:)Erkeklerin kahvelerde okey,tavla gibi oyunlar oynamalarını yadırgasam da, ordaki göbekli,sürekli demli çay içen ve etrafı kesen amcalar bize gerektiği kadar iyi davrandılar. (günde 2 defa çay servisi de cabası...)


Ben bu portreden çok mutlu oldum. Bizi ziyaret eden, ilgi gösteren, ihtiyaçlarımızı gidermeye çalışan herkese Teşekkürler...


Teşekkür faslı bitti. Şimdi sıra konuyu bağlamaya geldi.Bir balon ile mutlu olunabilir. Eğer ufak şeylerden mutlu olmaya başlarsanız, düşünceleriniz büyük şeyleri yapmaya hazırlanır.Çünkü haz duyacağınız gözle görülür bir gerçektir.

Ayrıca 77. izmir enternasyonel fuarını ziyarete gidin. Mutlaka kendinize uygun bişey bulacaksınız. Aktiviteleri broşülerden(!) ve http://www.izfas.com.tr/ adresinden takip edebilirsiniz.


Sevgiler (Baloncu Kız)

15.08.2008

"Kıskanç Bebek"




Bayanların genelde kullandığı bazı cümleler vardır. "Ali beni çok seviyor ve bu yüzden kıskanıyor" "Beni o kadar kıskanıyor ki başka arkadaşımla görüşmemi istemiyor"

Bu cümlelerden de anlaşılacağı üzere ele aldığımız konu "Kıskançlık"

"Seven kıskanır" sözü hepimiz tarafından bilinen bir cümledir. Öyle kalıplaşmıştır ki,hayatımızda hiç düşünmeden uygularız.

Bana göre kişinin karşısındaki kişiyi kıskanması bir güven eksikliğidir. Kişi kendine güvenmediği taktirde karşısındakine de güvenemez. Genel anlamda erkekler bayanları kıskanır, bayanlar ise erkekleri kaybetme korkusu ile sahiplenmeye çalışır. Bunun birçok örneğini çevremizde görebiliriz.
Kıskançlık sadece çiftler arasında olmaz. İki kardeş,iki arkadaş birbirini kıskanabilir.Kız çocuklar babalarını, erkek çocuklar annelerini kıskanabilir. Kıskançlık yok edilemez ama ne kadar azaltılabilinirse okadar doğru olur.

Herkes kıskançlığını yenmek için çeşitli yollar deneyebilir.Aslında başlangıç olarakkendi içinizdeki kıskançlığı farketmeniz gerekir. Kimleri kıskanıyorum? Niçin kıskanıyorum? Kıskanınca verdiğim tepki ne oluyor? Soruların yanıtlarını bulup kendinizi irdelemeniz iyi bir başlangıç olacaktır.

Kendi duygularınızın farkına vararak yaşamayı seçerseniz daha mutlu olacağınıza eminim...

Hepinizi seviyorum!


Önerdiğim kitap: "Kıskançlık"-

Gordon Clanton-Lynn Smith (Kuraldışı Yayınları)


10.08.2008

"Olumlu Düşünce Olumlu Sonuç"



Bir işe adımınzı atarken dileğinizin yönü hangi tarafta ise o doğrultuda sonuç alırız. Olumsuz düşüncelerle yola girdiğimizde sonucun olumsuz olması muhtemeldir. Aslında bu olumsuz düşünceleri hayatımızın her alanından silmeliyiz. "Kötümser - lik" sözcüğünü kelime haznemizden kaldırmalıyız. Çünkü biliyoruz ki, neyi çağırırsak bize o gelir.
Bu cümleleri yazdıktan bir gün sonra kitap okuma zamanımda yazdığım cümlelerin benzeri karşıma çıkıyor. Yani aradığım ve düşündüklerim kitap sayfalarında beni doğrular nitelikte. seviniyorum... Mutlu oluyorum ve yazımın devamını getiriyorum...
İyi şeyleri hayatımıza çekme düşüncesi uygulamada da doğru bir düşüncedir.çünkü " ne ekersen onu biçersin" sözü burda doğruluk kazanıyor. Kişilere olumlu davranırsan karşılığını sevecen şekilde alırsın. Olumlu düşüncelerin uygulanması ve hayatımıza girmesi için bir çok yöntem var . Bu yöntemleri öğrenmek için **Zenginliğin Bilinçaltı kitabını edinebilirsiniz.
Size bir öneri de benden;
Uykuya dalmadan önce isteklerinizle ilgili bir lista yapın. Başınızın ucuna veya yastığınızın altına bu kağıdı koyun.İsteklerinizi yazmaya okumaya tekrarlamaya devam edin. Bıkmadan,içten ve özgürce...

İsteğinizin size gelmesi an meselesidir. Yeter ki gönülden isteyin!!

Sizleri Seviyorum Şimdilik Hoşçakalın!
**Zenginliğin Bilinçaltı -
Joseph Murphy(Kuraldışı Yayınları)



7.08.2008

"Sevmeyi seviyorum"


İnsanların sevgi arayışları biter mi?


Hayır!


Ben neden olduğunu öğrendim ve sizinle paylaşmka istiyorum.


Kişilerin kendini sevmemesi bunun apaçık bir nedeni. Çünkü, biliyoruz ki kişi kendini sevmezse başkasını hiç sevemez. kendini sevmek kendini tanımakla başlıyor. Özelliklerin farkına varıp günışığına çıkması ile... Duygularının farkına varması ile insan hayata başka bir pencereden bakmaya başlıyor.


Nil Gün'in Kuraldışı ve Ötesi kitabında "sevgi" kelimesi öyle güzel kullanılmış,öyle güzel işlenmiş ki hayran kaldım.Kitabı yeni edinmeme rağmen sayfaları çevirip kısa metinleri okurken heyecan duydum.


Nil Gün benim düşüncelerimi yazmıştı sanki..."sevginin kozmik bağlayıcı gücü" cümlesi beynime kazındı kısa zamanda bende dillendirmeye başlarsam şaşırmayın.




Sevgi sevgi dedik. Bunu ölçmek mümkün mü? Yada siz hangi kriterlere göre bunu ölçüyorsunuz? Bunu bir sorgulayın. Çünkü, ben sevgiyi ölçmenin mümkün olamdığını anladım. Sevginin asıl değeri kendimizdir.Geri kalmış,kalıplaşmış,tutucu, korkularla dolu bir sevgiden elbette ki bahsetmiyorum. Kendi iç sevginizden yani "sizden" bahsediyorum. İnsanların sevgiyi kazanmak için yapmadıkları ne kaldı kii? Kendilerinden vazgeçtiler. çocuklar" anneleri sevsin diye" uslu,sevimli çocuk rollerini oynadı oysa annesinin ona vereceği her sevgi taneciği karşılıksız olmalıydı. Yetişkinler çevresi onu sevsin diye binbir tane maske taktı. Ve böylelikle kendileri olamadılar. Kendilerini sevemediler.




Unutmayalım "ben" olabildiğimizde severiz ve seviliriz.




Bir dipnot düşmeden edemeyeceğim. "kuraldışı ve ötesi'nde" kitabın en sonunda okuyucu mektupları gerçekten ilgi çekiciydi. Düşüncelerin birbirinden ne kadar farklı olduğunu algıladım. biraz düş kırıklığı olsa bile farklı düşünceleri okumak güzeldi.




Teşekkürler Nil gün Seni Seviyorum:)




İlk kendinizi sonra birbirinmizi çok SEVİN!

2.08.2008

"Bir Dostla Balkon Sohbeti"



Bugün paylaşımda bulunmayı sevdiğim biri ile konuşurken, beni çok şaşırtan ve hüzünlendiren bir konuya değindik. Şaşkın ifade yüzüme öyle yansımıştı kii..Konu yazı yazmak,günlük tutmak,şiir yazmak v.s ile ilgiliydi. Bu konuda herkesin benim kadar özgür olduğunu düşünüyordum. Ama yanılmışım...


Konuştuğum kişi kendine çok güzel bir defter yapıyormuş. Yaşadıklarını,duygularını ve düşüncelerini yazıyormuş. Gittiği film biletlerinin arkasına en güzel yazısı ile oynayan kişilerin adlarını ve filmin konusuna yazarmış. ve bunları defterinin içinde saklarmış. uzun kompozisyonlar ve şiirler yazarmış. Ne kadar güzel:):)


Ama ailesinin yersiz tepkisi ve gereksiz baskısı ile bu güzelliklerin hepsini yapmaktan vazgeçmiş. Zaten yazılarını yazarken bile özgürce kelimeleri kullanmaktan korkuyormuş. sadece onun bildiği bazı şifreler kullanıyormuş.Bu kişi "annem hissettiklerimi bilmesin, yaşadıklarımı anlamasın diye bunları yapıyordum. Çünkü kısa zaman içinde zaten yazdıklarımı okumasıyla yazılanların hepsini aleyhime kullanması beni üzdü" diyordu. Beyni öyle baskı altındaymış ki, korkmuş,utanmış,utandırılmış...


Zamanla sevgi sözcüğünü kullanmaktan korkmuş. hislerini özgürce bırak anlatmayı yazmaktan korkmuş. Ve bu korku ve baskılarla defteri yok etmiş.O hayal dünyası, şiirler,yazılar,kalbini açtığı kağıtlar bir daha hayatına girmemiş...


Evet Nereye bağlıyacaksın diyebilirsiniz?Çocukların,gençlerin,yetişkinlerin beyinlerini,ruhlarını özgür bırakın, baskı altında tutmaya çalıştıkça sapkın hareketlere başvuracaklar. Bırakın yazsınlar, bırakın söylesinler özgürce, korkmadan... kağıtlarla atsınlar tüm olumsuzlukları , kendilerine küsmesinler, yaşayan bir ölü olmasınlar...


Hadi alın elinize kalemleri yazın... yazdığınız kelimelerle bağırın içinizdekileri...


Sevgi dolu günler diliyorum:)

12.07.2008

"Biraz Benden,Biraz Senden"



Duygularımı yazmazsam kendimi kötü hissediyorum. Duygularımı kağıda dökmek hayatımın en önemli parçası... Kendime ayırdığım en değerli zaman. Gün içinde kendim için çok şey yapıyorum. Ama hiçbiri duygularımı yazıya dökmek kadar haz vermiyor. Saat kaç olursa olsun, günün hangi vakti olursa olsun yazmak harika... Seçtiğim yol süper:)




Gözlerimi kapattım... Mutluluğumun farkına vardım. İçimdeki küçük çocuk gülümsüyordu. Büyük bir gülümseme var içimde. İçimdeki çocuk durmadan dans ediyor. Bunları hissetmemi isteyen şey çok açık "ben" Benim var olmam...




Kendim olduğum için mutluyum.




Kendimi özgürce ifade edip, sunduğum için mutluyum.




Yaptığım her şeyi sevdiğim için, istemeyerek yaptıklarımın az olmasından dolayı mutluyum.




Yastığıma başımı koyduğumda kafamı kurcalayıp uykumu kaçırmadığım için mutluyum.




Kalemi elime aldığımda özgürce kelimeleri döktüğüm için mutluyum.




Kin, nefret ve öfkeyi barındırmadığım için mutluyum.




Ben’i "ben" olarak sevdiğim için, geçmişte yaşamadığım için mutluyum.




Gelecek için kaygılanmıyorum mu sanıyorsunuz, tabii ki belirli konularda kaygılanıyorum. Ama kaygılarım cesaretimin ve hedeflerimin önüne geçmediği için mutluyum.




Çevremde paylaşım yapabilecek insanlar olduğu için mutluyum.




Her koşulda yanımda olan "Mehmet’in" babam olmasından dolayı mutluyum.




Gelişimime katkı sağladığım için, etkili zaman geçirdiğim için, kendime öfke duyduğum zamanlarda kendimi "affettiğim için" mutluyum ve kendimi seviyorum:):)




Ya siz?


Her gününüzde mutlu olmanız dileğimle... öpücükler:)






8.07.2008

"Önerime Kulak Verin"




Her kitap yaşama açılan yeni bir umuttur. Bilmediklerini öğrenmen, uygulayamadıkların için adım atmana yardımcı olacak kaynaklardır. Okuduğun her bir satırda bir güzellik, hayal gücünü canlı tutacağın cümleler vardır. Diğer sayfada ne olduğunu hangi bilgilerin sırası geldiğini öğrenmek için heyecanlanırsın. Gülümsetir, acılarını doya doya yaşamanı sağlar, ağlamanı görür... Her şey o iki kapağın içinde saklıdır.




Aslında kitapla ilgili bu düşünceleri yazmama yine bir kitap önayak oldu. Şu anda elimden düşürmediğim Saim Koç ve Nil Gün'ün yazdığı "özsaygı" kitabı... Öncelikler listesindeki yerimi saptadıktan sonra sayfaları çevirdikçe edindiğim bilgilerin çoğalmasını sağladı.Sindire sindire okuduğum, akşam defterime özenli notlarımı aldığım, kağıdı kalemi alıp kendimi test etmemi sağlayan müthiş bir kitap. Sizinle paylaşmak istedim.




Eğer edinirseniz kitap üzerinde paylaşım yapmak isterim...




Güzelliklerle dolu günler diliyorum:)

1.07.2008

"Sekiz Bilinmeyenli Denklem"

Çok bilinmeyenli denklemlerle kafam karışmış durumda… Her şey bana bağlıymış gibi hissediyorum. Suskunum ve sakinim bu beni korkutuyor. Bu karışıklık bitecek, kısa zamanda... Ama geçene kadar, bu dönemde kendimi yıpratmamam çok önemli.



Kimilerine göre basit, kimilerine göre anlamsız ama ben bunları yaşıyorum. Kişilere göre hayat zorluğu değişmez mi zaten?bir çocuğun zorluk çektiği yön her gün ders çalışması gerekliliğidir, bir bebeğin oyuncağının kırılması en üzücü, en zor anıdır. Bir ninenin torunlarına çocuklarına duyduğu kaygı hayatındaki zorluktur. Kişilere ve olayların zorluk derecelerine göre duygular, düşünceler değişir.




Karmaşıklıkları özgürce dile getirmek olumlu çözümler getirir. Yalın ve sade hale gelir olaylar, değişik yorumlar gelir bilinçli beyinlerden, taşların yerine oturmasına katkı sağlar.Ama bilinmesi gereken bir şey vardır. Çözüm başkalarında değildir. Bizdedir... Eğer başkalarında çözüm arıyorsak, hata yapıyoruz ve beyin karmaşamız uzun süreler devam edecek demektir.




Olumlu duygu ve düşüncelerin olduğu günler diliyorum.




öpücükler:)

24.06.2008

"Sessiz ve Dingin"


Sessizlik oldu sonunda…


Günlük karmaşanın ve gürültünün ardından artık sadece kendi nefesimi duyabiliyorum. Ev sessiz, balkon sessiz, sokaklar sessiz... Güneşin doğuşuna ve günün doğması ile birlikte yaşamın başlamasına, sessizliğin sona ermesine az var. Ama şu dakikaları yakalamak harika:)birazdan koltuktan bozma ama sımsıcak yatağıma ve sarıldığım yastığıma kavuşarak uykuya dalacağım.


"an"lar vardır ya... Elime kağıdı kalemi aldıran sessiz bir anda yazıyorum. Kalan az vakit uykumdan çalarak... Yalnız, sakin ve mutluyum... Şuan tarif edebildiklerim bunlar!


Sizde sessizliğin güzelliğini bir kağıt ve kalem ile paylaşabilirsiniz!
sevgiler:) kocaman öpücükler...

4.06.2008

"Kalbim Söylüyor"

Birtanecik Annem'e ;
Eksik olan yanımı tamamlamaya başladım, seni hiçbirşeye değişmem.
Seni Seviyorum...

30.05.2008

"mezuniyet"




Çarşamba günü mezuniyet törenimiz vardı... 28.Mayıs çarşamba günü... Bir gün öncesi yaptığımız prova ile gitmeyeceğim diyordum ama sonradan arkadaşlarımın ısrarı üzerine gittim. İnsanın en önemli günü, baban - annen Mürvet(!) görmesin mi? diye düşünebilirsiniz... Bana göre bunlar oldum olası saçmalık! Neden mi? hemen anlatayım;


Akşam otobüsle Mavişehir’den dönüyordum erken çıkmıştım evimin uzaklığından ve yolda bu konuyu uzun uzun düşünme fırsatı bulmuştum... Düşündükçe gitmemin daha saçma olduğunu biliyordum aslında... Aklıma hemen okulun bitmesi ile başlayacak iş sıkıntısı geldi, ondan öncesi de vereceğim 9 adet sınav, zorlu iki hafta... Bunları düşündükçe bana yabancı bir yerde olduğumu fark ettim. Her şey yapmacıktı, temsili belgeler verildi, ışıkların altında alkışlarla, flashlarla yürüdük. Herkes o gün için çok özenmişti. Kıyafetler alınmış, saçlar yaptırılmıştı, makyajlar yapılmış takılar takılmıştı ama anlamsızdı. Çünkü benim inancım genellikle kesin ve tamamlanmış olanlara inanmaktı... Ama burada bir şey eksikti...


Bunlar tabii ki benim düşüncelerim ama o gün içinde derece almış bütün arkadaşlarımı kutluyorum. Ve bu sene mezun olacak arkadaşlarıma "güzel günler sizlerle olsun" diyorum.


Sevgiler, öpücükler:)

26.05.2008

"Bir an"



Aslında yaşanmış olaylarla bunları yazıyorum. Yani bu yazılanlar dönem dönem hayatımda yaşandığı için sizlerle de paylaşmak istiyorum. Ele aldığım konu; yaşamda hiç bir kapıyı kapatmamak...


Hepimiz hayatımızda bunu yaşamışızdır. Dönüp arkamızı gittiğimiz, sert ve tavırlı bir şekilde düşünmeden davrandığımız zamanlar, karşımızdakini kırdığımız zamanlarda o kapıyı kapatırız. Özellikle söylemek istediğim, hataya hatayla karşılık verilmez, yanlışa yanlışla cevap verilmez. Anlatmak istediğim konuyu çoğu kişi anlamak istemeyebilir. Belki de gurur faktörü ortaya çıkıyordur. Ama şu bir gerçek ki, iş yaşamında, aşk hayatımızda, arkadaşlık ilişkilerimizde, aile hayatımızda gurur faktörünü ortadan kaldırıp, kapılarımızı kapatmamak en doğrusu... Nedeni çok açık her kapı kapatışımızda geri dönme ihtimalimizi sıfıra indiririz.


İnsanlar çıkar kavgasında yaşamın güzelliklerini göz ardı etmişler. Yine de bir öneri kapılarımızı kapatıp üstümüze kilitlemeden önce bir kere daha düşünelim!


sevgiler:)



22.05.2008

"SizLeRi SeViYoRuM"



İçim titredi onu görmeye gittiğimde, sarıldığımda sevgilerin en güzelini hissettim. Yetmedi bir kere… Bir daha, bir daha onunla konuşmak istedim, görmek istedim... Herkesin sevgi anlayışı farklıdır. Birisi için tek güzel söz, birisi için daha maneviyatlı duygular, biri için sadece çıkar uğruna sevgidir. Çıkar uğruna sevgiler her alanda olabilir. Para, mal mülk belki de sadece sevgi açlığı... Sevgi dilenirsin karşıdakinden seni “sen ona hiçbir şey vermeden” tek taraflı sevmesini istersin... Bir süre devam edebilir belki ama ya sonra… Evet… O bir süre bittikten sonra sevgi muslukları azalmaya başlar ve sonrada kapanır. Çünkü vermeden sevgi almaya çalışmak karşındakini yıpratır, çöküntüye uğratır. Hani sevgi karşılıklıdır deriz ya evet öyle... Bu örnekleri çevremizde ve en yakınlarımızda görebiliyoruz. Aslında son okuduğum kitapta, karşılıksız sevgiyi sadece annelerinin çocuklarına vermesi gerektiği söyleniyor. Diğerlerine bir terazi kefesinde hesaplar gibi dağıtmamız gerekiyor. aslında bana göre karşılığı görülmeyen sevginin pekte bir anlamı yok… yine söylüyorum birbirimize sarılalım sımsıkı ellerimizi tutmaktan korkmayalım ve "seni seviyorum" cümlesini daha sık kullanalım:)


sizleri seviyorum:)

7.05.2008

"Korku Kültürü"


10 gündür Türkiye turu yapıyorum, 3 yakışıklı beyfendi ile de sohbet ediyorum. Konumuz "kalıplaşmış insan hayatları" evet... Doğan hocanın "korku kültürü" kitabından bahsediyorum. Oğlu Timur ve arif öğretmenle yaptığı Türkiye gezisinde emin olun okurken bende onların yanında dördüncü kişiydim. Birçok konu, örnek, yaşanmışlık bu kitabın içinde toplanmış. "mış gibi yaşamlar" kitabının devamı... Aslında kitapta Timur'un Amerika'dan olayları anlatması ülkemizle karşılaştırma yapması güzeldi. Aklımı kurcalayan sorulardan biri buydu? Güzelliklerimizi koruyamamız, elimizdekilere sahip çıkamamamız, insanlara değer vermeyişimiz, çocuklarımızı - bebeklerimizi bireyden saymamamız, kalıplaşmış bir aile kültüründe yaşamamız, korku temelli saygının var olduğu... Ama her yerde mi böyle? En azından kısa kısa da olsa Timur bu sorumun yanıtını verdi. veee... Bir sabah saat 10.00’da ulus parkında yaptığımız sabah kahvaltısı ile sohbetimize noktayı koyduk...
Kitaptan daha çok konu yazabilirim ama heyecanı kaçmasın :) okuyun üstünde paylaşım yapmaktan mutluluk duyarım…

Sevgiler... Öpücükler :=)

27.04.2008

"Susuz hayat düşünemiyorum Mu" Diyorsunuz!


Merhabalar,Bir pazar günü yağmur yağıyor. Yağması hoşuma gidiyor. Çünkü geçen yaz birçok şehrimiz (İzmir’de) susuz kalmaya mahkum olmuştu. Valla sizi bilmem ama ben susuz bir hayat düşünemiyorum. Bedensel temizliğimizin bir numaralı ihtiyacı su... Hayatta kalmamız için en temel ihtiyacımız su… Su içmeden nasıl yaşayabiliriz ki? Ayrıca yediğimiz besinleri susuz bir daha bulamama şansımız var. Yağmuru gördüğümde ilk aklıma gelen "barajlarımız doluyor" oluyor. Biz nasıl su ile yıkanıyorsak yağdığı yeri temizliyor gibi geliyor. Birde önemli bir şey daha "susuz bir hayat düşünemiyorum" diyorsanız lütfen önerilerime kulak verin:yıkanırken ve dişlerimizi fırçalarken suyumuzu fazla akıtmayalım. Sebzelerimizi meyvelerimizi yıkadığımız suyu lavabomuza boca etmeyelim. Babamın bu konu ile ilgili harika bir yöntemi var. Suyu direkt toprağa boşaltmak. Hanımlar:) bol bol su ile balkonları halıları yıkamayalım(çok teknolojik halı yıkama makineleri varken) beyler:) arabalarımızı içme suyuna bağladığımız hortumlarla yıkamayalım(artık her köşe başında benzin istasyonunda oto yıkama aletleri varken) bitmesin... Tüketmeyelim... Var olanları koruyalım... Ne dersiniz?

Sevgiler, kocaman öpücükler:)

18.04.2008

"Yaşama Yerleşmek"

Şu sıralar aklım kitapta… Otobüste,dolmuşta,parkta boş kaldığım her dakika kitabım var elimde.. Ne kadar özlem duymuşum uzun süredir vakit ayıramadığım kitap okumaya ayırdığım zamanı… Müziğin sesi kısılır. Usul usul çalar. Sen bulunduğun ortamdan daha farklı bir yerde içinde müthiş bilgiler olan kitabını okursun. Bilgilerin ucu sana değinir, hayatına,sevdiklerine… yüzünde bir tebessüm belirir bazen veya daha dikkatli okuman gereken yerler. Bu yazdıklarım gerçek şuan okuduğum kitapla yaşadığım duygular. Çıktığını duydum hemen edindim kendime bir tane. Bana kitabı sevdiren isimler belki de… Çocuk romanı ile tam başlayamadığım okuma yolculuğuma onlarla başladım. Zevkle okuduğum kitabı sizinde okumanızı tavsiye edebilirim “yaşama yerleşmek” Üstün hocanın küçük şeyler–3 kitabı diyebiliriz. Yaşama yerleşmek tabirinin ne demek olduğu harika örnekler ve hikâyelerle açıklanmış.. Her yaş insan için bir değindirme var. Belki bir parça bilgi edinmek istersiniz diye düşündüm. Şu bir iki gündür günümü süsledi bu kitap tekrar söylemem gerekir ki bir süredir okumadığım kitaplarım size geri döndüm sizleri ne kadar özlemişim:)

Sizinle kitabımı paylaşmam beni mutlu etti. Eğer okursanız bilgilerinide paylaşabiliriz:)

Sevgi dolu günler öpücüklerr

11.04.2008

"Arkadaşlık"




Yeri ayrıdır. Özel bir duygudur. Bulunmaz... Ailendeki kimse arkadaşın olamaz. Çünkü onların damgalanmış ünvanları vardır. Aynı tadı vermez... Çıkarların üzerine kurulmuş Dünyamızda bu güzel duyguları yaşayamaz olduk. Oysa,arkadaşlık sığındığın bir yer,ağlanacak bir omuz, "çok bunaldım yetiş!" dediğin insanlar. Az kızarlar,çabuk yumuşarlar. Arasıra görüştüklerin vardır,sık sık telefonlaştıkların, ama vardırlar... Uzaktadırlar belki, belli bir vakit güzel günler geçirmişinizdir ama artık yanınızda değillerdir. Birde kötü günler olur. Aydınlığa çıkmanıza yardım ederler,size el verirler tutunacağınız... Uzun süre aramadıklarınız vardır. Ama onlar kırılmazlar yine aynı sevecenlikle yanınıza gelirler,konuşurlar,gelmeselerde varlıklarını hissettirirler. Böyle arkadaşlık olur mu demeyin? eğer varsa sevinin,sarılın,kaybetmeyin...


değerleri büyük,güzel arkadaşlıklar kurmanız dileğimle....
(Dostluğumuzun uzun ömürlü olduğu canım Nurcan'a,Şu sıralar pek rast gelmediğim Selin'e, Yanımda olmasa da aslında sevgisinin hep var olduğu Günseli'ye kocaman sevgiler:)
okuyucularıma da sevgiler öpücüklerr:)

4.04.2008

Kitap arası yazısı....


Saat 23:30 olmuştu. Ertesi günü 9:30'da olacak sınavım için çalışıyordum. İçerisi çok sıcaktı.Biraz temiz hava almak düşüncesi ile balkonda çalışmaya devam ettim. Bir yarım saat sonra son noktayı koymuştum. Ve noktayı koyduğum anda aklıma eski kalıntı düşünceler geldi. Bu düşüncelerden arınmanın en iyi yolu yazı yazmaktı..dağıtmaktı... paylaşmaktı.... konu "özveri" idi. Canımı yakıyordu biri,hırpalıyordu... Çalışanın,çabalayanın,gelişim göstermek için elindeki ufacık imkanları kullanan kişiye,varolmasına anlam katmaya çalışan kişiye ilgisini esirgemesi ile canımı yakıyordu... Ünvanı,ismi önemli mi? Çevremizde yok mu? Baksanıza... Neden sevdiklerimizin ellerini iki elimizin arasına sıkıştırmaktan korkuyoruz... Neden biraz olsun hırslarımızdan kurtulup bulunduğumuz anda mutlu olmuyoruz? En önemlisi neden "seni seviyorum" kelimesini nadir kullanıyoruz? Sevdiklerimizden bu kelimeleri esirgemeyelim. yarın söylemekte geç kalabiliriz...
ders arası notlar( Eğer bunları yazmazsam takılırım andan koparım diye korkuyorum)

Sevgiler
Öpücüklerr:):)

1.04.2008

Bir melek var odada....


Bir melek büyüyor.büyümeye çabalıyor... Gelişiyor gözümün önünde,yetişemiyorum hızına bu kadar genç olmasına,yaşının büyümesine.... ay be ay büyürken yaş be yaş büyümeye başladı.Sevgisini anlatmaya,üzüntüsünü,kıskançlığını,hüznünü belirtmeye başladı duygularını hissettirir oldu. Uyurken masumiyeti,gülerken sevecenliğini,yürürken azmini, sarılırken yumuşaklığını hissettim. Hayat serüvenine 11 Eylül günü başlayan Doğa'dan bahsediyorum..Masumiyeti bulduğum günden bahsediyorum,Aslı'nın ağzından bahsediyorum. Birlikte geliştiğimizden bahsediyorum ve gelişemeyen nice insandan bahsediyorum. Sevgiyi hala arayanlardan,cehennemde yaşayanlardan,Temel kuralı unutup sürüklenenlerden bahsediyorum, Mevsimlerin güzelliğini yaşayamayanlardan,dondurmanın tadına varamayanlardan,kötü,hırçın duygularına yenik düşenlerden bahsediyorum. Güzel günleri,anları yaşamaktan neden kaçıyorsunuz?
Meleklerle birlikte gelişmekten,tat alma gücünüzü yükseltmekten neden korkuyorsunuz ??
Aslı ve Doğa bunlara inat gelişmeye devam edecek. sevdikleri ile,,,,
sevgiler.öpücüklerrr:)

29.03.2008

Aslı'nın sıradan bir gecesi



bir gece önce yine aynı şekilde otobüsüme binmiştim neyse ki bu sefer oturacak yer vardı. eve doğru ilerlerken mp3'de olan şarkılar kulağımda tıngırdıyordu. otobüsten inip eve doğru yürüdüğümde sabah olan sıcaklıktan eser kalmamıştı.çok soğuktuuu. eve kadar yürüdüm ve kapıyı açtığım anda ılık bir sıcaklık vurdu yüzüme. eve girdiğimde en sevdiğim andı bu... ev sessizdi. evdekiler uyumuştu. daha benim eve geldiğimde gece mesaisi de devam ediyordu. mutfağı topladım çok üstünde durmamakla birlikte. evdeki rahat kıyafetlerimi giydim.televizyonu açsamda artık sıkıcı magazin programlarından başka birşey olmuyordu. yorucu bir gün geçirmiştim,dinlenmek istiyordum.ama o da ne aklımdan aslında hiçte çıkmayan çok önemli 2 hafta mı unutmamam gerekiyordu. sınavlarımmm.... saat yarıma yaklaşıyordu. bu düşünce beni ateşledi. kendimi suçlu,vurdumduymaz gibi hissediyordum. bugün hiçbir çalışma yapmamıştım bu konu ile ilgili... akıl karmaşıklığıyla 1-2 sayfa yazı yazdım... beni tatmin etmemişti ama yorgunluğum gözlerime yansımıştı. kapanıyorlardı. aynı şekilde kütle halinde pc ve kitaplarımı bıraktım ve kendimi yatağa attım. sölüyorum hep,en mutlu olduğum an uykuya dalacağım an herhalde... yorgunluğumu gidermenin en kolay yolu...
vee uyandım yeni güne sevdiklerimle birlikte,sınavlarımla birlikte... ama giden birşey tabii ki vardı oda yorgunluğum...dinç bir şekilde yeni güne uyandım
merak ederek soruyorum... bugün bana neler getireceksin hayat??
:) sevgiler öpücüklerr:)

22.03.2008

günlük gibi!


merhabalarrr:)
kısa süreli(!) bir hastalıktan sonra ortalama 12 saat gece,12 saat gündüz devamlı yattıktan sonra anca gözümü açabildim. ben yatarken hayat tabii ki devam ediyordu ama ben takip edemiyordum. kalktım, hemen kaldığım yerden devam ettim. Ve hayatla ilgili bir iki faaliyetimi bitirdikten sonra en önemli faaliyetimin yazı yazmak olduğu aklıma geldi. "Ben düşüncelerimi paylaşmayı çok seviyordum ve bunu ihmal etmemeliydim:)" hayatımı durdurmayı sevmiyorum. bu biraz hastalık bile bana bahane gibi geldi. kalkmaya halim olmadığı halde bahaneymiş gibi üzülmekten kendimi alamadım. gözümü açtığım anda hemen tvde uyku sersemi duyduğum yeni hit olan bir iki şarkıyı indirdim bile... hareketli olmaları sanki içimi ısıttı. Daha çabuk vücudumun onarıldığını hissettim:) yüzümde gülümseme berildi hemen... yaşamayı çok seviyorum:))
Not: aman derim güneşi gördüm diye kısa kolluları giymeyin.. bu havalar hasta olmak için ideal.. benim gibi hayattan kopmanızı istemem:)
sevgilerr
öpücüklerr

18.03.2008

Bir dakikası önemli olanlar okuyabilir:)



Konu bulamamak elde değil hayat okadar hızlı bir akışta kii... Yaşadıklarım gözünün önünden su gibi akıp gidiyor. belki bir yaşadığın anı bir daha yaşayamıyosun. aaa bak hangi konuya değindik hemen:) anı yaşamak... İnsanlar hayatlarını sürdürürken çoğu zaman oldukları yerlerde olmuyor aslında yemek yerken yemek yemiyor, çalışırken çalışmıyor, belki uyurken uyumuyor... Nedeni akıllarında sürekli dolaşan belkide arada bir gelip giden düşüncelerin olması... Bu düşünceler iyi veya kötü aklımızı yoruyor. O anda yaptığımız her neyse etkin bir şekilde yapmamamızı sağlıyor. akılda kalmış bu kalıntı düşünceler devamlı bizi rahatsız ediyor. Hiç ummadık anda ortaya çıkıyor... İşte bu düşüncelerden kurtulduğumuz anda asıl içinde bulunduğumuz dakikaları,saatleri,güzellikleri,kötülükleri O AN yaşayabileceğiz. yoksa yaşadığımız o dakika ya geçmiş, ya gelecek olacak bilginiz olsun...

Bir dakikanızı bile anlamlı geçirin. Çünkü, o bir dakika bir daha gelmeyebilir.

Öpücükler:):)

14.03.2008

Konu Tabii Ki Şarap:)


merhabalar,
şarabın coşkusunu,tarihini,sunumunu,yapılışını hepsini aynı gün aynı salon içinde 150'den fazla konukla paylaştık. bu paylaşım okadar güzeldi ki, övgüler öyle harikaydı ki ayların yorgunluğunu unuttuk. arkadaşlarımızın samimiyeti ile işe koyulduk,şarap ve dans gibi bir vazgeçilmez ikiliyi biraraya getirdik, görsel olarak Şarabı anlatma olanağı bulduk,konu hakkında paylaşımları sağladık... konuklarımızın ve hocalarımızın memnun gülümsemeleri ile ikramlarımızı sunduk, çiçekler donattı salonun dört bir yanını, sohbetler edildi arka fon müzikle, belkide konuşmayan görüşmeyen kişilerin arasındaki buzlar eridi. ama asıl önemli olan insanları biraraya getirmek ve paylaşım sağlamaktı. bu kadar emek verdiğim bu panelde bunu gerçekleştirebildiysem ne mutlu bana...
Sevgilerr:):)







8.03.2008

amaç ve dostluklar


merhabalar,
bugünkü konumu hedef koymak olarak belirledim. bunun yaşamda önemli bir konu olduğuna inanıyorum. nedeni herkes bir amaç için yaşar.hedefine ulaşmak için... bu bütün varlıklar için farklılık gösterir. bir bebek ağzından bir harf çıkmasını hedefler, bir çocuk ağacın en yükseğine tırmanmayı, bir kedi fare yakalamayı büyükten küçüğe her canlının bir amacı vardır. asıl önemli olan bunları ulaşılabilirliğidir. bu amaç için nasıl çalıştığıdır. bu çalışmalarınız başarıya ulaşması için öncelikle kendimize güven gereklidir. ikinci bir etmende sağlam dostlukların oluşturulmasıdır. dostunuz babanız,eşiniz,arkadaşınız v.s olabiir. yakınlık derecesinin veya ünvanın dostlukla bir ilişkisi yoktur. önemli olan doğru konuları benzer hedefler doğrultusunda paylaşmaktır. eğer paylaşımlarımız doğru, girdiğimiz yol aydınlıksa neden başaramayalım?

sevgiler... öpücükler:)

4.03.2008

iletişim



sevdiklerim ilk yazımı çok beğendiler devam devam dediler:) zaten bırakmayıda düşünmüyordum. Şu 10 gün herhalde şarap panelimizden bir hayli bahsedicem... eee son 9 gün kaldı. aslında bu konuda ilgimi çeken birşey var. insanlarla bol bol iletişim içinde olmam. istediklerimi net bir şekilde karşımdakine açıklamam ve yanıtlarını beklemem. insanlarla doğru iletişim kurma yönümü bu faaliyetle geliştirdim. ama çok üzücü ki çevremde çok yakın olan insanlar en yakınlarıyla bile bu güzelliği oluşturamıyorlar.

bugünlük bu kadar...


tüm okuyucularıma sevgiler:)


2.03.2008

kıskandım ve yazıyorum:)







Bugünlerde zamanım nasıl geçiyor,
nasıl bitiyor bilemiyorum. hatta yaptığım bu kadar işi 24 saate nasıl
sığdırıyorum. yazı yazmaya ilk babam başladı ardından ben kıskandım
çünkü, düşündüklerini ifade etme olanağı bulmasını kıskandım ve
bende yazmaya karar verdim. canım
babama ilk teşekkür edeyim. tanırsınız
mehmet özer:)) 13 mart
gününe odaklandı hayatım ne
şarap paneliymiş ama... güzel olmasını çok
istiyorum. şarap paneli için bana destek olan ,bende bulunan
olumlu düşünceye sahip
olmamı sağlayan babama, levent
doktora teşekkürler ee tabii unutmamak gerekir? erken çıkacağım
dediğimde "bugünde mi diyip" üzülen aşkım'a,
"ah çok yoğunsun kızım yoruluyosun" diyen babaneme, "bıdı bıdı" diyerek beni içten gülümseten doğa'ma teşekkürler ediyorum..


şimdilik sevgiler;)