29.08.2008

"Saplantı Mı Desem"



Yaşadıklarımız aşk mı , sevgi mi , tutku mu , alışkanlık mı...

Çoğu zaman bunları ayırt edemeyiz. Çünkü aşk ve sevgi genel olarak emek ister. sadece iki kişinin aşkından bahsetmiyorum. Evren aşkından bahsediyorum. Aşk hiçbirşeye karşı saplantı haline gelmemeli... "Ben onsuz yaşayamam, o benim herşeyim" Diyen kişiler her zaman garibime gitmiştir. İnsanın hayatı bir kişiye bağlı kalamaz.

Genel olarak yaşantımızda sıkıntılı dönemler geçirdiğimizde bir kişiye ihtiyaç duyarız ve sıkıntılı anlarımızda ona bağlılığımız daha da artar. Peki hiç bir kişiye bağlanmaktan ondan umut aramaktan başka birşey yaptınız mı? Hayır... aslında önünüzde çok seçenek vardır. Bir kişiye saplantılı olacağınıza yönünüzü başka bir tarafa kaydırsanız bunu hiç düşündünüz mü? Kendi kendinize geçireceğiniz 1 saat, kendi kendinize içeceğiniz bir çay , kendinize katkı için okuyacağınız bir kitap, kendi sağlığınız için yapacağınız aerobik ve benzeri yollar aklınıza gelmiyor mu? Neden tek kişi? Neden sevgiliniz? Neden eşiniz? Neden arkadaşınız?


Kendi kendine olabilen insan kendini seven insandır. Siz kendinize katlanamıyorsanız başkaları size nasıl katlanabilir ki? Bunu bir düşünün...


Sevgi insanı yüceltir ama bağımlılık benliğinizden uzaklaştırır. Siz siz olmaktan çıkarsınız. Yanınızdaki gibi düşünmeye ve hareket etmeye başlarsınız. Başkaları için neden kendinizi değiştiresiniz ki? Değişimi önce kendiniz istemeli ve benimsemelisiniz.


Bağımlı olmayan aşklara sevgilere yelken açın...

Şimdilik Hoşça Kalın!



23.08.2008

"Baloncu Kız"




77. İzmir Enternasyonel fuarı açıldı! Tanıtımın Balçova ayağını arkadaşımla birlikte yapmaktan mutluluk duydum.Tanıtım yaparken değişiklik kişiler ve olaylarla karşılaştık. İnsanlarla tanışma fırsatı bulduk.


Meğer insanlar balonları ne kadar çok seviyormuş. Bazı insanlarda balon verdiğimiz zaman harika bir gülümseme oldu ve içten teşekkür ettiler.Bazıları "Ben balon oynayacak yaşta mıyım?" dedi. Bazıları ise kendinden önce çocuğunu ve torununu düşünüp ona veririm dedi.


Aslında bizim vermek istediğimiz balon değildi. Bilgiydi.İzmir fuarı belki eski günlerine dönmez ama eminim ki, fuara gelen Sanatçıları,Çocuk klübündeki tiyatroları Dünya mutfakları standını ve diğerlerini görmek orada bulunmak güzel olacaktır. Sonuçta orda alınacak güzel bilgiler var.


Bu sayede birçok insanın yüzünü görme fırsatı buldum.Baktığım ilk şey yüz ifadeleriydi.Ne yalan söyleyim gülen çok az insanlar karşılaştım. Işık yoktu. Mutluluk yoktu.Ve verdiğim ufak hediye ile de mutlu olamadılar tabii ki...


Ama ya çocuklar; saf,temiz ve içten duygularıyla yüzlerinde kocaman bir gülümseme ile aldılar balonlarını. Ama eminim ki,sadece balonla kaldı izmir fuarının onlar üzerindeki etkisi... Onları çocuk klübüne,tiyatrolarına,aktivitelerine götürecek az ebeveyn olduğunu düşünüyorum.


Bu olayıda paylaşmadan ve Teşekkür etmeden geçemeyeceğim,Çalışırken en çok ihtiyacamız olan su'ydu.Ve bir dedem (orda ilk kez görüyorum) iki şişe su almış ve bize getirdi. Ve iki gün boyunca dedem bu güzel olayı bize gerçekleştirdi... Yazarken bile yüzümde tebessüm oluyor. Dedeciğim,ilgin ve yüreğindeki sevgi için sana Teşekkür Ederim...


Bize eşlik eden, ne kadar da "talih oyunlarının bir para tuzağı olduğunu söylese de " piyango bileti satan yılmaz amcaya teşekkürler:)Erkeklerin kahvelerde okey,tavla gibi oyunlar oynamalarını yadırgasam da, ordaki göbekli,sürekli demli çay içen ve etrafı kesen amcalar bize gerektiği kadar iyi davrandılar. (günde 2 defa çay servisi de cabası...)


Ben bu portreden çok mutlu oldum. Bizi ziyaret eden, ilgi gösteren, ihtiyaçlarımızı gidermeye çalışan herkese Teşekkürler...


Teşekkür faslı bitti. Şimdi sıra konuyu bağlamaya geldi.Bir balon ile mutlu olunabilir. Eğer ufak şeylerden mutlu olmaya başlarsanız, düşünceleriniz büyük şeyleri yapmaya hazırlanır.Çünkü haz duyacağınız gözle görülür bir gerçektir.

Ayrıca 77. izmir enternasyonel fuarını ziyarete gidin. Mutlaka kendinize uygun bişey bulacaksınız. Aktiviteleri broşülerden(!) ve http://www.izfas.com.tr/ adresinden takip edebilirsiniz.


Sevgiler (Baloncu Kız)

15.08.2008

"Kıskanç Bebek"




Bayanların genelde kullandığı bazı cümleler vardır. "Ali beni çok seviyor ve bu yüzden kıskanıyor" "Beni o kadar kıskanıyor ki başka arkadaşımla görüşmemi istemiyor"

Bu cümlelerden de anlaşılacağı üzere ele aldığımız konu "Kıskançlık"

"Seven kıskanır" sözü hepimiz tarafından bilinen bir cümledir. Öyle kalıplaşmıştır ki,hayatımızda hiç düşünmeden uygularız.

Bana göre kişinin karşısındaki kişiyi kıskanması bir güven eksikliğidir. Kişi kendine güvenmediği taktirde karşısındakine de güvenemez. Genel anlamda erkekler bayanları kıskanır, bayanlar ise erkekleri kaybetme korkusu ile sahiplenmeye çalışır. Bunun birçok örneğini çevremizde görebiliriz.
Kıskançlık sadece çiftler arasında olmaz. İki kardeş,iki arkadaş birbirini kıskanabilir.Kız çocuklar babalarını, erkek çocuklar annelerini kıskanabilir. Kıskançlık yok edilemez ama ne kadar azaltılabilinirse okadar doğru olur.

Herkes kıskançlığını yenmek için çeşitli yollar deneyebilir.Aslında başlangıç olarakkendi içinizdeki kıskançlığı farketmeniz gerekir. Kimleri kıskanıyorum? Niçin kıskanıyorum? Kıskanınca verdiğim tepki ne oluyor? Soruların yanıtlarını bulup kendinizi irdelemeniz iyi bir başlangıç olacaktır.

Kendi duygularınızın farkına vararak yaşamayı seçerseniz daha mutlu olacağınıza eminim...

Hepinizi seviyorum!


Önerdiğim kitap: "Kıskançlık"-

Gordon Clanton-Lynn Smith (Kuraldışı Yayınları)


10.08.2008

"Olumlu Düşünce Olumlu Sonuç"



Bir işe adımınzı atarken dileğinizin yönü hangi tarafta ise o doğrultuda sonuç alırız. Olumsuz düşüncelerle yola girdiğimizde sonucun olumsuz olması muhtemeldir. Aslında bu olumsuz düşünceleri hayatımızın her alanından silmeliyiz. "Kötümser - lik" sözcüğünü kelime haznemizden kaldırmalıyız. Çünkü biliyoruz ki, neyi çağırırsak bize o gelir.
Bu cümleleri yazdıktan bir gün sonra kitap okuma zamanımda yazdığım cümlelerin benzeri karşıma çıkıyor. Yani aradığım ve düşündüklerim kitap sayfalarında beni doğrular nitelikte. seviniyorum... Mutlu oluyorum ve yazımın devamını getiriyorum...
İyi şeyleri hayatımıza çekme düşüncesi uygulamada da doğru bir düşüncedir.çünkü " ne ekersen onu biçersin" sözü burda doğruluk kazanıyor. Kişilere olumlu davranırsan karşılığını sevecen şekilde alırsın. Olumlu düşüncelerin uygulanması ve hayatımıza girmesi için bir çok yöntem var . Bu yöntemleri öğrenmek için **Zenginliğin Bilinçaltı kitabını edinebilirsiniz.
Size bir öneri de benden;
Uykuya dalmadan önce isteklerinizle ilgili bir lista yapın. Başınızın ucuna veya yastığınızın altına bu kağıdı koyun.İsteklerinizi yazmaya okumaya tekrarlamaya devam edin. Bıkmadan,içten ve özgürce...

İsteğinizin size gelmesi an meselesidir. Yeter ki gönülden isteyin!!

Sizleri Seviyorum Şimdilik Hoşçakalın!
**Zenginliğin Bilinçaltı -
Joseph Murphy(Kuraldışı Yayınları)



7.08.2008

"Sevmeyi seviyorum"


İnsanların sevgi arayışları biter mi?


Hayır!


Ben neden olduğunu öğrendim ve sizinle paylaşmka istiyorum.


Kişilerin kendini sevmemesi bunun apaçık bir nedeni. Çünkü, biliyoruz ki kişi kendini sevmezse başkasını hiç sevemez. kendini sevmek kendini tanımakla başlıyor. Özelliklerin farkına varıp günışığına çıkması ile... Duygularının farkına varması ile insan hayata başka bir pencereden bakmaya başlıyor.


Nil Gün'in Kuraldışı ve Ötesi kitabında "sevgi" kelimesi öyle güzel kullanılmış,öyle güzel işlenmiş ki hayran kaldım.Kitabı yeni edinmeme rağmen sayfaları çevirip kısa metinleri okurken heyecan duydum.


Nil Gün benim düşüncelerimi yazmıştı sanki..."sevginin kozmik bağlayıcı gücü" cümlesi beynime kazındı kısa zamanda bende dillendirmeye başlarsam şaşırmayın.




Sevgi sevgi dedik. Bunu ölçmek mümkün mü? Yada siz hangi kriterlere göre bunu ölçüyorsunuz? Bunu bir sorgulayın. Çünkü, ben sevgiyi ölçmenin mümkün olamdığını anladım. Sevginin asıl değeri kendimizdir.Geri kalmış,kalıplaşmış,tutucu, korkularla dolu bir sevgiden elbette ki bahsetmiyorum. Kendi iç sevginizden yani "sizden" bahsediyorum. İnsanların sevgiyi kazanmak için yapmadıkları ne kaldı kii? Kendilerinden vazgeçtiler. çocuklar" anneleri sevsin diye" uslu,sevimli çocuk rollerini oynadı oysa annesinin ona vereceği her sevgi taneciği karşılıksız olmalıydı. Yetişkinler çevresi onu sevsin diye binbir tane maske taktı. Ve böylelikle kendileri olamadılar. Kendilerini sevemediler.




Unutmayalım "ben" olabildiğimizde severiz ve seviliriz.




Bir dipnot düşmeden edemeyeceğim. "kuraldışı ve ötesi'nde" kitabın en sonunda okuyucu mektupları gerçekten ilgi çekiciydi. Düşüncelerin birbirinden ne kadar farklı olduğunu algıladım. biraz düş kırıklığı olsa bile farklı düşünceleri okumak güzeldi.




Teşekkürler Nil gün Seni Seviyorum:)




İlk kendinizi sonra birbirinmizi çok SEVİN!

2.08.2008

"Bir Dostla Balkon Sohbeti"



Bugün paylaşımda bulunmayı sevdiğim biri ile konuşurken, beni çok şaşırtan ve hüzünlendiren bir konuya değindik. Şaşkın ifade yüzüme öyle yansımıştı kii..Konu yazı yazmak,günlük tutmak,şiir yazmak v.s ile ilgiliydi. Bu konuda herkesin benim kadar özgür olduğunu düşünüyordum. Ama yanılmışım...


Konuştuğum kişi kendine çok güzel bir defter yapıyormuş. Yaşadıklarını,duygularını ve düşüncelerini yazıyormuş. Gittiği film biletlerinin arkasına en güzel yazısı ile oynayan kişilerin adlarını ve filmin konusuna yazarmış. ve bunları defterinin içinde saklarmış. uzun kompozisyonlar ve şiirler yazarmış. Ne kadar güzel:):)


Ama ailesinin yersiz tepkisi ve gereksiz baskısı ile bu güzelliklerin hepsini yapmaktan vazgeçmiş. Zaten yazılarını yazarken bile özgürce kelimeleri kullanmaktan korkuyormuş. sadece onun bildiği bazı şifreler kullanıyormuş.Bu kişi "annem hissettiklerimi bilmesin, yaşadıklarımı anlamasın diye bunları yapıyordum. Çünkü kısa zaman içinde zaten yazdıklarımı okumasıyla yazılanların hepsini aleyhime kullanması beni üzdü" diyordu. Beyni öyle baskı altındaymış ki, korkmuş,utanmış,utandırılmış...


Zamanla sevgi sözcüğünü kullanmaktan korkmuş. hislerini özgürce bırak anlatmayı yazmaktan korkmuş. Ve bu korku ve baskılarla defteri yok etmiş.O hayal dünyası, şiirler,yazılar,kalbini açtığı kağıtlar bir daha hayatına girmemiş...


Evet Nereye bağlıyacaksın diyebilirsiniz?Çocukların,gençlerin,yetişkinlerin beyinlerini,ruhlarını özgür bırakın, baskı altında tutmaya çalıştıkça sapkın hareketlere başvuracaklar. Bırakın yazsınlar, bırakın söylesinler özgürce, korkmadan... kağıtlarla atsınlar tüm olumsuzlukları , kendilerine küsmesinler, yaşayan bir ölü olmasınlar...


Hadi alın elinize kalemleri yazın... yazdığınız kelimelerle bağırın içinizdekileri...


Sevgi dolu günler diliyorum:)