Tek kişilik bir koltuğun ucunda oturup ikinci kişiye yer açmak demek.
Yürürken ince bir çizgideymiş gibi gitmek ve çevrendekilere daha fazla alan bırakmak demek.
Hayatta fazla alan kaplamamak. daha kısık sesle konuşmak , bazen hiç konuşmamak.
Küçük m2'lerde yaşamak. tek kapılı arabaya binmek mesela.
Marketten bir salkım üzüm almak. pazardan 3 diş sarımsak.
Evde yokmuş gibi davranmak bazen , varken bile olmamak.
75 sayfaya 5 hikaye sığdırıp sanki kalın roman okuyormuş hissi veren Stefan Zweig gibi.
Gözlemlerini kısa öykülerle neden sonuç ilişkisine bağlayan Tomris Uyar gibi.
Kendi yaşantısı dahil onlarca insanın hikayesini bir kitaba sığdıran Gülseren Budayıcıoğlu gibi.
Hayata dair tüm bildiklerini yalın ve çırılçıplak şekilde sayfalara sığdıran Aret Vartanyan gibi.
Her kitabında en az on karakteri detaylı tanımamızı sağlayan Elif Şafak gibi
Ortalama 200 sayfada kadın - erkek ilişkilerinin bütün yönlerini aktaran John Gray gibi.
Ve yüzlercesi. az kelime ile çok şey anlatmaya çalışan herkes gibi.
Laf kalabalığı yapmadan hareketi koymak gibi
Gösterişten uzak , maskelerden arınmış bir hayata adım atmak gibi.
Buzdolabında stoksuz yaşamak gibi.
Hayatta israf edilen her şeye karşı olmak gibi.
Sevgisiz olan her şeyi hayatından çıkarmak gibi
Yalnız kalmayı göze almak gibi.
Sadece sırt çantası ile tatile gitmek gibi.
İnternetinin kotasını hiç aşmamak gibi.
Var olanlarla mutlu olmaya çalışmak gibi.
Sana verilen sevgiyle yetinmek gibi.
Ben gerçekten bu hayatta az yer kaplıyorum.
Bundan ne endişe duyuyorum , ne de bir pişmanlığım var. şimdilik az yer kaplıyorum. Günü geldiğinde hiç olmayacağım. Bu yüzden bence sizde yaşamdaki alanlarınıza pek güvenmeyin. gölgeniz kadar olan alanda , beyninizle ve ufacık kalbinizle mutlu olmaya bakın.
Sevgilerimle