19.05.2009

"Öğreti"



Mühendislik fakültesinin bahçesinde kaldırıma tünemiş bir gence rastladım. Başını ellerinin arasına alıp coşkulu kalabalığın arasında sessizce oturuyordu. Çevresindeki herkes gülüyor,konuşuyor dinamikliği bütün vücut hareketlerine yansıyordu.



O an'a kadar öğrendiğim daha bir kum tanesi bile olmamış bilgimi paylaşmaktı beni büyüleyen... Yanına yanaştım içimi nedensiz bir sevinç sarmıştı.




Hayatının kötü gittiğinden şikayetçiydi. Hiçbirşey yolunda gitmiyor dondurma misali herşey elinden,avucundan kayıp gidiyordu. Hayatının panjurlarını kapatmış,içeri ışık giremez olmuştu. Kendini mutsuz ve umutsuz hissediyordu.


Kalkması için elimi uzattım ve biraz yürümeyi teklif ettim. Bu hissettiklerimi anlatacağım sözcükler dilimdeydi. Ama nereden başlamam gerektiğini bilmiyordum.


Kampüsün içinde gürültüden uzak bir yerde yürümeye başladık. Yaprakların hışırtıları,havuzdaki suyun şırıltısı, çiçeklerin ahengi ve kıpkırmızı dutlar lezzetli şekilde gözüme çarpmıştı.


"ANI YAŞAMANIN GÜZELLİĞİNİ TADABİLİRSİN" dedim.



Şu gülün kokusunu hangi parfümde bulabilirsin? ya da şu kuşun sesini hangi şarkıda? Bunları sadece şu dakika görüp,duyabilirsin. Andaki güzellikleri görmezlikten gelip, beynindeki geçmiş ve gelecek kalıntılara odaklanırsan zamanı kaşırmış olursun diyerek bir öğretiyi paylaşmanın mutluluğu ile yürümeye devam ettik.


"DERTLER SOĞUK ESEN BİR RÜZGAR GİBİDİR" dedim.


Dertler bizi üzer evet, esen güzgarda ağaçların dallarını kırar,çiçekler soldurur. Ama kısa zaman içinde rüzgar gibi dertlerde biter. Çiçekler tomurcuklanırken,bizimde içimiz ferahlamaya gülmeye başlar.


Anlattıklarımdan büyülenmişti ve anlattıklarımın aklının bir köşesinde olacağından emindim. "Bir daha görüşmek üzere höşçakal" diyerek benden uzaklaştı.


Hayatınız güzelliklerle dolu olsun sevgiler...

17.05.2009

"İyi Ki Varım"


Annemle aramızdaki en özel gün, bugünü birlikte yaşadık. Daha sonraki yıllar ise bu günü paylaştık... Bugün benim doğduğum gün ... öncelikle güzel annem'e kokulu öpücükler...



Bütün dostlarımın bir arada olduğu partide doğuşumu kutladık. Bana gösterdikleri ilgiden ötürü herkese teşekkür ederim. El yazıları ile yüreklerinden dökülen yaklaşık 10 tane mektup aldım. Hepsi birbirinden özel,duygularımı ve göz pınarlarımı harekete geçiren mektuplardı.


Serkan'ım "Aslı kuşum" diye başladığın mektubun çok güzel dileklerinle sona ermiş. yazdıklarından şımarmadım değil... seninde dostluğun benim için vazgeçilmez...


Can'ım "canım çikocum "diye başladığın mektubun üstü kapalı bir çok anı ve duygu içeriyor. zaten dostluğumuzu pekiştiren sadece bu mektup değil bunu biliyorsun saatlerce balkon konuşmalarını ne için yapıyoruz değil mi:)) yeni trendin seni çok seviyor...


Uğur'cum birbirimizin yanında olduğumuz sürece güç birliğimizin devam edeceğine emin olabilirsin. Burda her zaman arkadaşın olacak bir Aslı var...


Batu'cum seninle beni tanıştıran kişi şuan hayatımda değil ama seninle daha uzun yıllar devam edecek arkadaşlığın adımlarını attık. Görüşmediğimiz zamanlarda bile iyi niyetli,beni seven arkadaşımın olduğunu bilmek harika...


Oya abla'm güzel anne sende iyi ki varsın...


Bebişim Çiğdem'im "gerçek zenginlik" diye başladığın mektubun beni derinden etkiledi. birbirimize emek verdik ve bu güne geldik. beni etkileyen en önemli söz : "yeter ki dostluğumuz hiç bitmesin" oldu. canımın içi her ne olursa olsun ben seni seviyorum ve her zaman yanındayım...


Ve şeymoşum mektubun içine koyduğun fotoğraf beni aldı götürdü. "Sen arkadaşlığın ASLI'sın "sözü içime işledi. Gerçek olan bu arkadaşlığımız hiç bitmesin... Sen benim için değerlisin canım...


Her satırı büyük ilgi ile okudum ve yüreğimde değerinizin ne kadar önemli olduğunu anladım...


Sizleri çok seviyorum iyi ki varsınız...



(Bu güzel günde yanımda olan diğer dostlarıma da sonsuz teşekkürler)

10.05.2009

Günlüğümden...


İşlerimi bitirip telaşlı şekilde bir taksi çevirmiştim. Günün yorgunluğu üstümde güneşin batışını izleyeceğim bir yere gitmek istiyordum. körfezin kokusunu içime çektim. bedenimi ılıman bir hava sarmıştı.


Kordon boyu yaptığım yürüyüş, vapurların kornaları hatta kaptanın selamını bile almıştım. Topuklu ayakkabılarımın ve takım elbisemin sıktığını hissederek pasaport'ta bir çay içtim. Sokakların arasında yürürken mahalleden gelen zeytin yağlı yemek kokusu burnuma gelmişti bile... Ne de özlemiştim annemin yemeklerini...


İzmirdi burası. yorgunluğumu unutturan şehir,yeniden doğduğumu hissettiğim yer

betonerme binaların gölgesinden uzak,bir okadar gösterişli...


Evlerinin beyaz boyaduvarları, balkonlarda aşk kokan çiçekleri,oturma köşeleri,insanlar sımsıcak,adeta varolma nedenleri kitap okumak,her beyin bir kültür hazinesi...


Düşünceler beynimde ve ruhumdaydı. Reis'in yerine attım kendimi, babamın yaz akşamları yaptığı mangala benzemezdi belki,ama körfeze karşı taze balık ve yeşil salata vazgeçilmezdi.

Günümü bitirmiştim. Defterimi kapatma vakti gelmişti. Yarına yeni güzellikler getirmek dileğiyle uykuya daldım.



1.05.2009

"Öykü'm"


Elimde torbalarla yurdun kapısını çaldım. Deniz isimli bir bayan “hoş geldiniz“ diyerek kapıyı açtı. Ceketi, eteği ve v yakalı yeşil bluzu ile hoş görünüyordu. Ama dış görünüşü benim için önemsizdi, önemli olan çocuklara davranış biçimiydi.

İçeriye girdim. Nerden geldiklerini bilmedikleri bu yerde anne şefkatinden yoksun, ailelerini bilmeyen çocukları görmek için sabırsızlanıyordum.

Deniz Hanım beni oyun odalarına götürdü. Yaklaşık 20 tane çocuk çevremi sardı. Benim kim olduğumu bilmiyorlardı. Ama anne, abla, teyze yerine koydukları kesindi.

Elimdeki torbalardan fındıklı fıstıklı sütlü çikolatalar, bisküviler meyve suları çıkardım. Sevdiklerini düşündüğüm jelibonlar, naneli şekerler, bonibonlar… Hepsini Deniz hanım’a teslim ettim. Yemekten sonra sürpriz olacaktı.

Bulunduğumuz oda çocukların oyuncaklarının, toplarının, arabalarının, bebeklerinin olduğu resim yapabilecekleri bir yerdi. “hayal dünyalarını başka nasıl geliştirebilirler ki” diye düşündüm. Hayatın tadı onlara daha baştan acı bir kahve gibi gelmişti.
Bir an hüzünlendiğimi hissettim. Ama çocukların beni ellerimden tutup bahçeye çıkarması ile kendime gelmiştim. Çocuklarla körebe, istop, yakantop oynadık. El ele tutuşup şarkılar söyledik. İçimi canlandıran ferahlık gibiydi onları mutlu etmek.

Zamanımız tükenmişti. Ayrılık vakti gelmişti. “bir daha geleceğim” diyerek hepsini teker teker öptüm. Yarın başka birinin geleceğini ümit ederek, gözlerinde sevincin, hüznün ve sevgi açlığını taşıyarak odalarına geri döndüler...
Sevgilerimle Hoşça kalın...