
İşlerimi bitirip telaşlı şekilde bir taksi çevirmiştim. Günün yorgunluğu üstümde güneşin batışını izleyeceğim bir yere gitmek istiyordum. körfezin kokusunu içime çektim. bedenimi ılıman bir hava sarmıştı.
Kordon boyu yaptığım yürüyüş, vapurların kornaları hatta kaptanın selamını bile almıştım. Topuklu ayakkabılarımın ve takım elbisemin sıktığını hissederek pasaport'ta bir çay içtim. Sokakların arasında yürürken mahalleden gelen zeytin yağlı yemek kokusu burnuma gelmişti bile... Ne de özlemiştim annemin yemeklerini...
İzmirdi burası. yorgunluğumu unutturan şehir,yeniden doğduğumu hissettiğim yer
betonerme binaların gölgesinden uzak,bir okadar gösterişli...
Evlerinin beyaz boyalı duvarları, balkonlarda aşk kokan çiçekleri,oturma köşeleri,insanlar sımsıcak,adeta varolma nedenleri kitap okumak,her beyin bir kültür hazinesi...
Düşünceler beynimde ve ruhumdaydı. Reis'in yerine attım kendimi, babamın yaz akşamları yaptığı mangala benzemezdi belki,ama körfeze karşı taze balık ve yeşil salata vazgeçilmezdi.
Günümü bitirmiştim. Defterimi kapatma vakti gelmişti. Yarına yeni güzellikler getirmek dileğiyle uykuya daldım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder