21.12.2015

İYİ * KÖTÜ



Şimdi size desem ki,
Hayatınızda ne yaşıyorsanız,başınıza ne geliyorsa sizden kaynaklanıyor..
Hadi canım sende saçmalama dersiniz...
Tanrı, anne-baba , zalim hayat , fal, büyü , burç , kader bla bla sıralarsınız

Ne yazık ki,
Hayatınızda ne yaşıyorsanız sizden kaynaklanıyor..

Kaybedişler,kazanışlar,hayatınızdaki kişiler, yaşantınız, geliriniz, sevgiliniz, evliliğiniz, boşanmalarınız,
sevişmeleriniz,mutluluklarınız,kıskançlıklarınız,hastalıklarınız...
Hepsini siz var ettiniz günah keçisi aramayın!
Sıkıntılarınızın suçunu başkalarına atmayın!
Hastalıklarınız ırsi filan değil!
Boşanmanızın nedeni kocanız veya karınız değil!
Kıskançlık nedeniniz sevgiliniz değil!
Ay sonunu getirememenizin nedeni patronunuz değil!
Mutsuz olmanızın nedeni insanlar değil!
Kitap okuyamamanızın nedeni zamansızlık değil!
Düşmenizin nedeni kaldırım değil!

Değil Değil Değil....

Bunları ve niceleri sizin sayenizde oldu ve (çağırdıklarınız) olmaya devam ediyor. 
İYİ olanları göğsünüzü gere gere paylaşıyorsunuz. Yıldız gibi parlıyorsunuz. "sayemde oldu" diyerek böbürleniyorsunuz.
KÖTÜ olanları ise "kol kırılır yen içinde kalır" diyerek saklıyorsunuz "onun bunun sayesinde oldu" diyerek sıyrılıveriyorsunuz.

Hayatınızın İYİsini ve KÖTÜsünü kucaklayın. Çünkü hepsini siz yarattınız.... Bir de son bir şey,

Enerji harcama boşa
Kabahatli aramaya
Çözümün tek ayna
Bakabilirsen ona da ;)


Sevgilerimle



15.12.2015

"Hayata Beş kala"






Ne kadar da doyumsuz olduk... 
Karnımız doysa gözümüz doymuyor. Kalbimiz dolsa aşkı yetmıyor. Hesabımız dolsa hırsımız dinmiyor.

Bu senenin en büyük öğretisi "doyumlu olmanın" nasıl bir güzellik olduğuydu.

Yaşamında var olanları kullanırken nasıl tasarruflu davranman gerektiğini biliyor musun?

Çünkü her şey gibi onlarda bitecek...

Hiç bitmesin diye buzdolabını doldurmayı bırakabilirsin mesela,
Hiç giymediğin içine giremediğin kıyafetlerini dağıtabilirsin
Hiç kullanmadığın çanağını çömleğini kırabilirsin
Hiç okumadığın kitapların varsa okuyanlara verebilirsin
Hiç ellemediğin eşyalarını evden çıkarabilirsin
Cüzdanından çıkmayan saçma mağaza kartlarını parçalayabilirsin

Sadece elle tutulabilirler mi? Tabii ki hayır!

Hiç anlatmadığın içinde kabuk bağlamış herşeyi anlatabilirsin
Hiç aramadığın kişileri rehberden silebilirsin
Kim kalbini yaralıyorsa hayatından çıkarabilirsin
Ruhunun derinliklerinde her ne varsa açığa çıkarabilirsin!

Çünkü,
Doyumlu olmanın sırrı basit yaşamdan geçiyor. Hayatınızın karmaşasından sıyrılın. Sizi huzursuz eden her ne varsa VAZgeçin. Her vazgeçtiğinizin yerine yeni güzellikler gelecektir.

Sevgilerimle





7.12.2015

Anahtar Kelime




Merhabalar,

Ben olmak demek KENDİNE ÖZEL VAKİT AYIRMAK ve SINIRLARINI KORUMAK demektir. Yaşamda,ilişkilerinizde kendinize ÖZEL VAKİT ayırmanızla ilgili konuyu "EGO DEĞİL BEN" başlıklı yazımda bahsetmiştim
O zaman bugün BEN olmanın ikinci aşamasını ele alalım diyorum.
Yani konumuz SINIRLARIMIZ,

"Sınır" sözcüğü genelde ülkeler için kullanılır. Ve bu  pahada gerekirse savaşılır. Yok edilir. Nedeni, Bağımsızlık kurduğu alanı korumaya çalışmaktır.

Bireylerde tabir-i caizse böyledir. Kendi özgürlük alanlarını, düşüncelerini, bütünlüklerini korumak zorundadırlar. Çünkü her birey tek ve kendine özgüdür.

Bu kelimeyi günlük hayatımızda (özellikle tartışmalarda) ne kadar da çok kullanırız  "aaa ama herşeyin bir sınırı var canım!"

Evet. Var. O zaman sen neden bunu korumaya çalışmıyorsun? Söylüyorsun da neden uygulamıyorsun neden uygulatmıyorsun madem?

FEDA etmekten mi korkuyorsun?
Olduğun DÜZENDEN vazgeçmek zor mu geliyor?
HAYIR diyince karşındakini kıracağını mı düşünüyorsun?
İstemediğin şeyleri yapmak zorunda olmak sıkıcı bir hal almadı mı sence?
İÇ sesinle çelişmekten bıkmadın mı peki?

Neden sınırların delindiği halde, aynı durumu defalarca tekrar etme gereği duyuyorsun?
Yaşadıklarını neden başkalarının memnıniyeti üzerine kuruyorsun?

Tabii ki, bu sorular çoğaltılabilir. 

Emin ol ki,
Hayatında bir çok insan sınır kapını zorluyor. Kapıyı açmasınlar diye ya arkasına eşya yığdın, ya kilitledin ya da arkasında açmaması için duruyorsun.Bence o kapıyı aç ve HAYIR de!


HAYIR sınırlarını korumanın en önemli anahtar kelimesidir.

Sevgilerimle


30.11.2015

"Biraz Depresif Sanki"





Merhabalar,

Kış mevsimi ruhta ve vücütta etkilerini göstermeye başladı.
Kış terk etme, reddetme,kararlar alma, yalnız kalma mevsimidir...
Yazın kıpırtısı ,enerjisi bitti.Kabuğa çekilme, inlere girme vakti geldi. Artık sakinsin...

Üzerimize battaniyeleri örtmeye, montları giymeye,bereleri takmaya,atkıları sarmaya başladığımız gibi. Kalbimizde ellerimiz misali yünlerin içine dolanır. ruhumuz derilerin arkasına saklanır. Ve durgunlğu tercih eder. Danslar valse, saçlar kahverengiye, kıyafetler siyaha döner.  
 
O çok sevdiğin Yaşam Kaynağın olan Su'dan kaçarsın. Çorbanın her çeşidi en sevdiğin yemek, Bitki çayları boğaz ağrılarının kurtarıcısı,kitaplar en yakın dostun, renkli kalemler arkadaşların, kahven sevgilin olur. 

Özleme mevsimidir. hasret kııvılcımlarının patlak vermeye başladığı,anıların canlandığı, albümlerin ortaya çıkarıldığı mevsimdir.

Sabah yataktan kaldırmaz bu mevsim, güneşin sıcaklığını ister vücudun, ruhun hapsedilmiş hisseder. kalbinin ritmi azalır ve hatta durma noktasına gelir. Sorgularsın umarsızca yaşadıklarını,hayatını,hayatındakileri...  Ve dört nala karar alma mekanizmaların çalışır.

Neyse,
Sadece biraz mevsimsel değişmeler... Siz bakmayın bana, her gününüzü YAZ gibi geçirin. BAHAR gibi çiçeklenin... 

Sevgilerimle


25.11.2015

"Bugün dans edeceğiz"









Merhabalar,

Dans etmeyi severim. Vücudumu hareket ettirmenin yanı sıra, eğlenceli gördüğüm bir oyun gibidir. Hayatı bir oyun olarak kabul ettiğime göre yaşamımın her alanında dans ediyorum. Ritme bırakıyorum kendimi..

Hayatımın sadece olumlu alanlarında mı dans ediyorum? Tabii ki, HAYIR.
İşte, bugün size ÖFKE ile dans etmekten bahsedeceğim.

İnsan Öfkelenebilir. Egolarımızı iyi yönde kullanmamız, kendimizi tanımamız öfkelenmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. En çok sinirlendiğimiz kişiler de en yakınımızdakilerdir.Özellikle ebeveynlerimiz ilk sıradadır bu konuda, ikinci sırada eşler (hayat arkadaşı) gelmektedir. üçüncü sırada ise, dostlar - arkadaşlar bulunmaktadır. Nedeni de hayatımızın tam da içinde olmalarıdır.

Senin de öfkelenme nedenin  çoğunlukla istediklerinin olmamasından kaynaklıdır. Olması için öfkenlenmenin bir anlamı olmadığını bilmezsin. Karşındaki kişiye kendi doğrularını kabul ettirmeye uğraşırken bir bakmışsın ki bir adım bile ilerleyememişsin. Aynı kısır döngünün içinde aynı cümleleri kuruyor bulursun kendini SONUÇ, yüksek ses,kavga belki şiddet iletişim kuramayan iki insan ve biten ilişkilerin....

Kendi doğrularını karşındakine kabul ettirmek yerine doğru bildiğin yolda ilerlemeyi neden düşünmüyorsun, birilerinin senin fikrini onaylamasına ihtiyacın mı var? Enerjini düşüncelerini kabul ettirmeye yönelik tartışmalarda kullanacağına, yaşamın için kullan. Gerisini karşındaki düşünsün. Öfkelenmenin anlamı yok. O senin doğrunu asla kabul etmeyecek çünkü...

Bu konu ile ilgili daha detaylı bilgiyi ÖFKE DANSI (HARRIET LERNER) kitabında bulabilirsin.

Uygulama isteği her zaman ki gibi sana kalmış...

Sevgilerimle



18.11.2015

"Tanıştık ve Vedalaştık"





SEN ve BEN...

Hiç görmedik birbirimizi...
Hiç bilmedik bedenlerimizi aslında bir o kadar uzak ama bir o kadar yakındık...
Daha geçen gün denize karşı kahve içtik hatırlamıyor musun?
İki iyi dosttan daha yakındık aslında...
Konuşmadan detay paylaştık cesaretle ve umutla...

SEN ve BEN...

Evet O ve Ben ruhen tanıştık. Ve nedensiz sevdik birbirimizi. İkimizde aynı inançta idik "Sevgi koşulsuz ve beklentisiz olmalıydı." Birlikte yaklaşık 4-5 saatlik bir yolculuk yaptık. Yan yana el ele kol kola göz göze...

AŞK paylaştık mesela, yüreğinden gelenleri ne pahasına olursa olsun saklamamayı öğrendik. Sonunda acı olsa da dilediğin gibi yaşayabilmeyi öğrendik. Sonuç beklemeden aşkı yaşamayı öğrendik.

ÖLÜM paylaştık mesela, aslında ölümden neden korktuğumuzu, hayatı isteklerine göre yaşadığında korkunun nasılda kaybolduğunu öğrendik. Ölümlü olmanın hayatımızı ne kadar etkilemesi gerektiğini öğrendik.

CİNSELLİK paylaştık mesela, tarafların bu konuyu nasıl tabu gördüklerini, yaşadıklarını konuşmakta ne kadar zorlandıklarını, "seni istiyorum" cümlesinin ne kadar zor kurulduğunu öğrendik.

BOŞLUKTA SALLANMAYI paylaştık mesela, ne demek olduğunu öğrendik. el ele korkmadan kendimizi boşluğa bıraktık.

ALDATMA paylaştık mesela, erkek ve kadın üzerinde nasıl etkisi olduğunu, neden gerek duyulduğunu öğrendik. Açık ve yalın bir şekilde anladık birbirimizi.

KORKU paylaştık mesela, korkularımızın yerine koyabileceğimiz tek şeyin sevgi olduğunu öğrendik.

VEDA paylaştık mesela, her yaşananın bir sonu olduğunu öğrendik.

SEN ve BEN ne iyi ettikte tanıştık,paylaştık ve vedalaştık ARET !

Bana bu cümleyi tekrar söylemeyi hatırlattın.

 "Seni Seviyorum"








9.11.2015

"Çok Özledim"






Seni özledim sanki nefesini hissetmiş gibi...
Seni özledim sanki sesini duymuş gibi...
Seni özledim yanımdaymış da kaybetmiş gibi...

Ata özgürlüksün içimdeki
Ata Cesaretsin ruhumdaki
Ata merhametsin kalbimdeki
Ata gözyaşısın gözlerimdeki
Çok özledim işte... 

Varsın zaten her karış toprağın kokusunda
Kırmızı renkte
Rakamlarda kitaplarda 
Her Türk doğmamış bebeklerin kalplerinde 
Ay da Yıldız da 
Giyimim de kuşamım da
İşimde gücümde
Özgürlüğüm de
Haklarım da 
Her yer de varsın Ama yine de, 
Çok özledim işte...

Ben senin Gücünü Hissetsem de ÇOK ÖZLEDİM İŞTE...










8.11.2015

"Bir Gerçek"





Merhabalar,

Bugünkü yazımı birazda dertleşme kıvamında yazıyorum sanırım. Bir kaç zamandır ilişkiler adına yazdığım yazıların uygulamakta bir o kadar zorlandığımı anladım. İnanmadığım bir şeyi veya hayatıma anlam yüklemeyen bir yazıyı tabii ki yazmıyorum. Ama uygulamanın ne kadar zor olduğunu bir kere daha anladım. İlişkiler adına bu kadar kitap yazılırken, söylemlerde bulunurken , röportajlar yapılırken nasıl da bu kadar acemi kalabildiğimize işaret ediyorum. 7'den 70'e çözüme ulaşamayan bu konuda sürekli gel gitler yaşamamızın neden olduğuna anlam veremiyorum. 

Farklılıklarımız var erkekler Marstan kadınlar Venüsten diyeceksiniz evet bu doğru. Farklıyız . ama farklı olmayanlar yani aynı cinslerinde ilişkileri aynı durumda.

Bunun sonucunda ne ortaya çıkıyor ALDATMAK

Aldatmanın kategorileri, farklı yapılış şekilleri var tabii ki, tarafları var, Her tarafın ayrı duyguları ve yaşanmışlıkları var. İlişkilerin bu yanı ile ilgili standardın dışına çıkmış Aşkım ve "Beni benimle aldatır mısın?" demiş.
İçten,diyaloglar birebir yaşananlardan, olanlardan, bitenlerden...
Hayatla ilişiğimi kestim okurken...

Fakat bu yazıyı yazmamın nedeni,
Elimde olan mor renkteki kitaptan çok kısacık bir bölüm. doğrular ... aldatmak ... aldatılmak ... Aret bunu öyle bir yazmış ki ... karnıma sancı girdi, ellerim uyuştu , gözlerim kan çanağı gibi oldu Aret kitabında beni şokladı ... Sanki karşımdaydı kahve içiyorduk o bitince bana bekle bir kadeh şarap alıp geliyorum diyecek gibiydi.

Bölüm Tek yürekte iki delilik "öteki" 

Şimdilik tek bölüm. Aret'le ilgili oldukça yazacağım sanırım... Ama şuan gidiyorum. Beni çağırıyor çünkü :)

Sevgilerimle

1.11.2015

"Kadınlık bir meslek, ilişki bir iş ortaklığı değildir"




Giyinirsin, süslenirsin, sevdiğin şarkıcının konserine gidersin ya... Sahneye çıkar ışıklar dumanlar arasında alkışlarsın ve adını bağırırsın avazın çıktığı kadar... En sevdiğin şarkısını sahnede söylemeye başlar ya hızını alamazsın eşlik edersin adını bir kere daha  avaz avaz bağırırsın... 
Şu an o durumdayım. Aykutttttttt diye bağırasım var.
Sanki parıltılı ışıklar altında kendimi kaybedercesine okudum. kahkahalar attım. konser havasında... son şarkısını söylesin istemedim. oradan ayrılmak istemedim... Keşke kadın olsam nakaratını bir kere bir kere daha söylemek istedim.

Keşke kadın olsak... 
İstediğimizi bilen...
Adım atan...
Söyleyebilen...
Hissedebilen...
Sevebilen...
Sevişebilen...
Farkında olabilen...
Anlayabilen...
Anlatabilen...
Sınırları koruyabilen....
Gücü elinde tutabilen...
Dişiliğini olduğu gibi yaşayabilen...
Kadınlığını ortaya koyabilen...

Mutlu olduğunuz hiç bir şeyden başkası için vazgeçmeyin. Fedakarlık yapmak benliğinizden uzaklaşmanız, onu yitirmeniz demek  değildir. Bunu lütfen anlayın. Korkmayın... bir kadın olarak seçilen taraf değil seçen taraf olun.  



Sevgilerimle


27.10.2015

Ego değil "BEN"





Karşı Yaka'da evinin en tatlı köşesinde özel bir dostumla yaptığımız sohbeti burada yazmadan geçemeyeceğim. Nedeni sohbetin "birey" olan herkesi ilgilendirmesi...

Kahveyi sütlü içmeme rağmen iki bardak sade ve acı kahvede yapılan bu sohbet kesinlikle benim için meyveli lokum tadındaydı. 

Kişilerin özel yaşamlarında olsun,arkadaşlık ilişkilerinde olsun ya da ailelerinde olsun kendileri ile kalma ve kendi özel yaşam alanlarını oluşturma ile ilgili yaptığımız sohbet doyumsuzdu.

İş sosyal aktivite ve aile yaşamı arasında kalakalmış ve böyle mutlu olduklarını düşünen insanlar,
Kendinizle ilgili bugün ne yaptınız sorusunu bir gün kendinize sordunuz mu?
Anda kalma ile ilgili hiç çalışma yaptınız mı?
Baskılardan ve yan unsurlardan arınmış şekilde hayatınızın yönünü düşündünüz mü? belirlediniz mi? ve ya bir adım attınız mı?
Hayatınız başkalarının elinde mi yani bir himaye altında mısınız?

Bir toplumda yaşamanın vermiş olduğu etki ile kendi özel yaşam alanlarımızı, kendimizi unutmuş durumdayız. Daha doğrusu kendimizin var olmadığında kimsenin öneminin kalmayacağını anlamıyoruz. Çünkü Bir(1) olmadan sıfırların hiçbir anlamı yoktur...

Kendinize bir liman , çekilebileceğiniz bir oda, bir koltuk , bir kitap , bir fincan , bir defter , bir kalem bir melodi, bir AN bırakın... Ve tek başınalığın, kendinize verdiğiniz bu hakkın fazlasıyla tadını çıkarın...

Sevgilerimle





18.10.2015

"Bu Senin Hayatın"







Yeni Gözdemin son okuduğum kitabı DOLCE VITA .
Aşkım Kapışmak yine on ikiden vurmuş diyebilirim.
DOLCE VITA BU SENİN HAYATIN Yaşadıklarımı aynı anda okumamı sağladı. 
Bir insanın ihtiyacı olduğu anda yaşadıklarını okuma imkanı olur mu?
İşte ben bu kitapta o durumdaydım... Başkasının gözünden düşüncelerimin tastiklenmesi hoşuma gitmedi değil... Belki de isteğimden,ihtiyacımdan ötürü bu kitap elime ulaştı. Bunu bilemiyorum ama gerçekten bitmesin istedim.

"Duralım Düşünelim" bölümleri mükemmel...
Bir kere bir kere daha o bölümlerin üstünden geçme gereği duydum.

Ruhunu arayan bedenler,en zor yolculuk içimizdedir,demlenmiş sevgi bölümlerinin özellikle üzerinden geçmenizde fayda görüyorum. Tamamı can alıcı olsa da kendime uygun bölümleri seçmekten ve en az iki defa okumaktan kendimi alamadım.

Hayatının kendi ellerinde olduğuna, kendinin şekillendirdiğine ve kararlarının sorumluluğunu kendi alan herkesin okuması gerektiği düşüncesindeyim.

Çünkü sen insansın... diyor Aşkım. En azından bunu okumalısınız diyorum ben de ...

ÇÜNKÜ SEN İNSANSIN
"Neyi benim dediysem üzdü beni
Neyi vermem dediysem eskidi
Sana emanet edilen komşunun çocuğu gibi
Bakacaksın evladına.
Başkalarının analarını düşündüğün gibi
Soracaksın ananın hatırını
Hepsi benim demeden düşüneceksin
Hepsinin ilk sahibini
Ne kadına tapacak,ne erkeği baş tacı edeceksin.
Ne sonsuz güveneceksin ne de yaparım diyeceksin
Olmayacaksın başkalarının hayatında oyuncu
Uyaracaksın,İnanacaksın,Bırakacaksın...
Çünkü sen İNSANSIN..."

(Bir bölüm vermeden geçemedim. Devamını ve diğer bölümlerini okumanızı isterim. Ayrıca bana bu kitabı ulaştıran gönülden dostuma da teşekkür ederim. )

Sevgilerimle

10.10.2015

Oyun başlasın :)




Erkeklerin "kadınları anlamama" adı altında sorunları çok fazla gün yüzündedir. geldik gidiyoruz şu kadınları bir anlayamadık demek adetten oldu sanırım. hemcinsimiz İlhan Uçkan yaklaşık 200 sayfada bunu çok sade, anlaşılabilir bir şekilde açıklamış aslında. Kadınları kullanma kılavuzu talimatname gibi bir kitap. adım adım ilişki dönemlerinde kadınların (sizin deyiminizle)karmaşık yapısını çok açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Rağbet gören erkekler bölümünü çok ilgi ile okuyacağınızı düşünüyorum
ilişkiye bir oyun gözü ile bakıldığında mükemmel taktikler verildiğini görüyorum. (özellikle kıskandırma oyunu fazlasıyla işe yarayacaktır)

Benim kanımca "kendini tanımak" bir ilişki için fazlasıyla yeterli olacaktır. Çünkü kendini açık bir şekilde sunman karşı taraftan kabul görmeni sağlayacaktır.

Ama eğer oyun oynayalım diyorsanız,

Tek yapmanız gereken ücretini ödemeniz ve günde yarım saatten 1 haftanızı ayırmanız. Başka? bu kadar. Tabii artık anlayıp anlamamak, uygulayıp uygulamamak siz beylere kalmış.

çok kısacık... (hani olurda almak isterseniz)
http://www.nadirkitap.com/ tercihiniz olmalı :)

Sevgilerimle

2.10.2015

Sağ - Sol karmaşası ;)





Yeni gözdem Aşkım Kapışmak .... Raflarıma,zihnime,gözlerime ve gülümsememe Hoşgeldin Aşkım:)
Kesinlikle benim için kitabının bir bardak kahve kadar ömrü vardı. Kahve bittiğinde kitabının son cümlelerini okudum. Ama zihnimde yarattığı fırtına, onaylama gülümsemelerim şuanda da devam ediyor.
Kesinlikle ba-yıl-dım... 

Özellikle kadın ve erkeklerin bir gün için yazdığı  mektuplardan verdiğin örnekler harikaydı. Ne kadar farklı düşüncelerde ve duygularda olduğumuzun gerçek kanıtı gibiydi. 
Kitap ile ilgili ayrıntı vermek istemiyorum. Çünkü gerçekten okumanızı istiyorum. hani sağımızı solumuzu belirleyelim değil mi ? 

Kadınlar "sağdan" erkekler "soldan" ilişkiler adına yazılmış çok sempatik bir kitap... 

Sataşmak istemem ama :) Erkeklere sesleniyorum!! "kelime hafızanızı geçmeyecek bu kitabı anlayacaksınız" ;)

Sevgilerimle


28.09.2015

Bilge'lik Gerçeği



"VEFASIZLIK"  sevgisi çabuk geçen hakikatsiz anlamında kullanılır. tam da sözlük anlamı budur. "HAKİKATSİZ"  gerçek olmayan anlamındadır. 
Bunları yazarak Türkçe dersine başlamayacağım elbette...

Bu basiretsiz terimlerin insanda oluşmuş halini gördükçe hırsların sevgisizliği nasıl beslediğini anlıyorum. Ben bu insanlara çift kişilikli veya şizofren diyemiyorum. Bence bu insanlar karakteri hiç oturmamış ve hiç bir zamanda oturmayacak insanlar.

Vefasızlık denilen olay çok köklü olmayan bir arkadaşlıkta kabul edilebilecek bir şey olabilir. dostlukta affedilecek veya özel ilişkilerde gönüllerin alınması ile halledilecek bir konu olabilir. sonuçta törpülenmiş kişilerin önce kendilerini sonra karşısındaki kişileri affetmeleri daha kolaydır. 
Fakat aile fertlerinin birbirine gerçek olmayan davranışları vefasızlığı ve hakikatsizliği affedilemez. 

Kesin cümleler kurmamın elbette bir nedeni var. Kendi benliğini hırsları için kaybetmiş olan insanların verdiği üzüntülerin gittiği noktada bende varım bu bir silsile gibi devam ediyor. Şuan acı bizde. içimizde. yüreğimizde. 

Hırslarınız için asla ve asla ailenize vefasızlık etmeyin. Çünkü sırada sizler varsınız.
Sevgiler 

18.09.2015

Y(A)(Ş)AMA(K) !!!





Aşkın tanımını sadece "kişiye aşk"  şeklinde yapamadığımız bir gerçektir. Kişilerin aşık oldukları sadece kadın ve erkekten ibaret değildir. Ben bugün yaşama olan aştan bahsedeceğim. Yani var olan en büyük aşktan.
Yaşamaktan korkan, kendi ile olmaktan korkan , sevmekten korkan , sosyalleşmekten korkan bir insan topluluğunda yaşama olan aşktan bahsedilemez elbet. Ama gülerek yazıyorum ki o kadar da ümitsiz değilim...

Her zaman yaşamın bir yerinden yakalamış insanların arasındayım çünkü. Gözlerinde Aşkı gördüğüm insanlar. ailelerinden arkadaşlarından işlerinden yaşamlarından (yaşadıkları anlardan) zevk almayı bilen insanlar...

Yaşama aşkla sarılmak için çok ta neden aramayan insanlar...

Konuşarak ve koklaşarak iletişim kurabilen insanlar...

Gönülden gönüle yaşayan insanlar...

Varolmanın tadını bilen insanlar...

Paylaşarak ilerleyen dostaşklar...

O kadar da ümitsiz değilim evet !

Bir bardak kahvede aşk gördüğüm için...

Bir kitapta aşk gördüğüm için...

Oynadığım her bebekte aşk gördüğüm için...

Denizde ve kokusunda  aşk gördüğüm için...

Hayatımızdaki her şeyi aşk olarak gördüğüm için...

İşte bu yüzden o kadar ümitsiz değilim.

Sevgilerimle

9.09.2015

İzmir... İzmir...




İzmir Türkiye'nin bir kenti değil benim için Türkiye'den ayrı bir gezegen gibi.... 
Tanımı sanki bir insan karakteri fakat geleneksel olmayan bir tarzda. Çok gelişmemiş, Şatafatı olmayan özünden ödün vermeyen bir tavırla yaşamını sürdüren, kişiliği oturmuş bir birey gibi! 

Kokusunda özlemi,aşkı,çapkınlığı,özgürlüğü barındıran kendine özgü olabildiği kadar sade ve sevilesi... karakterli... İzmir'in aşkı vazgeçilmezdir. Yaşantısı da ....

Sevgiler


31.08.2015

Torpilli hayatım için teşekkür ;)






Artık bende evrenden torpilliyim:)))

Hikayeleri anlatım tarzı hoşuma gitti bu yüzden anlat anlat bitiremedim... beni güldüren insanı da severim kitabı da severim... Elimden bırakmak istemedim mutfakta bulaşık yıkarken bile okumak istedim ben bu kitabı:)
Herkesin başından iyi veya kötü belirli olaylar geçmiştir tabii. "anlatsam roman olur" der bazıları. ama yazamazlar neden mi? bana göre olaydan "ders çıkarmadıkları" içindir. "aynı hatayı yapma olasılıkları fazla olduğu "içindir . "hayatlarını değişime götüremedikleri" içindir. 

Kitabın son bölümü olan "egzersizleri" ilk başta okumanızı ve kendinize uygun olanı uygulamanızı tavsiye ederim. Aynı kategorideki diğer kitapların bazılarında  benzer bölümleri okuyup kendime uygun olanları uygulama fırsatım oldu. ve hayatımın bazı alanlarında faydasını gördüm. 

unutmayın ki hayattaki her şey gibi değişimde kolay elde edilmez adım adım küçük küçük sindire sindire. BOL ŞANS 

Sevgilerimle






16.08.2015

At At Fırlat






Yetmiyor , Yetiremiyoruz , Yetinemiyoruz ... 

Kişilerin içlerinde çığ gibi büyüyen bir yetinememe duygusu ile karşı karşıyayız. Hızla değişen dünyaya ayak uydurmaya çalışırken nasıl da bir yetinmemezliktir bir beğenmemezliktir bu... Para ile alınanları geçtim doğamızla ,suyumuzla, ağacımızla, yetişen meyvemizle yetinemez olduk ... 

Bunun nedeni ne hiç düşündünüz mü? 
Ben söyleyeyim. 
Elimize geçen her şeyi sokağa atmamız. 
Mobilyalarımız eskidi at
Kıyafetimiz eskidi at
Telefon eskidi at
Kitapta eskirmiş at
Ekmeği at peyniri at zeytini at....
at at at kendini de at bence çünkü her zaman yeni bir sen lazım ....

Canlarım ya almayın elinizdeki ile yetinin ya da elinizdeki ile yetinin:)

Sevgiler

12.08.2015

Ego M'ego derken ne gördüm




Ego.... egocuk egosu egocik... gibi söylemlerle yumuşatayım ... söylemde yumuşasa da harekette yumuşatılamıyor. insanların hayatlarının her noktasında mevcut. evde,okulda,arabada,tatilde, misafirlikte v.s v.s EGO her yerde... bizim olduğumuz her yerde... 

Neden mi?
Çünkü biz yarattığımız için. bu konu ile ilgili düşüncelerimin pekişip yazıya dönüştüreceğim bir zamanda AYKUT OĞUT ile tanıştım. daha doğrusu düşüncelerini okuma fırsatı buldum. içten,samimi geldi. anlatımı net geldi ve çoğu yerinde güldüm. evet güldüm. komik geldi. eğlenceli geldi. 

Yaptıklarımın altında yatan nedenleri bildiğim halde tekrar inceleme fırsatı bulmam, değerlendirmem, bu konu ile ilgili notlar almam da beni mutlu etti.

yani ne yapmak lazım?

Biliyorum deyip bırakmamak gerek... aynı da olsa konu, mutlaka kendinle ilgili önemli bir nokta bir kısım bir cümle buluyorsun ....

Not: Aykut Oğut kitaptaki aynayı  saçımı düzeltmek için kullanmadım :) o benim bildiklerimi,az bildiklerimi ve unuttuklarımı hatırlattı teşekkür ederim. Kısa sürede Evrenden torpilimde olacak :)

SEVGİLER

12.07.2015

Ö-L-Ü-M




Ömrümüzün ne kadar olduğunu bilmeden yaşıyoruz ve çocukluğumuzu,gençliğimizi,orta yaşlılığımızı ve hatta yaşlılığımızı hunharca tüketiyoruz. Son ne zaman gelecek bilmiyoruz. O sonun ensemizdeki bir nefes kadar yakın olduğunu unutuyoruz belki...

Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamak, ölümsüzlük insanların aklına girmiş hırsların gün ışığına çıkmasıdır. 

Ne aşklar ne de bedenler ölümsüzdür. ÖLÜM söylenmesi zor bir kelime olmasına karşın yaşamak daha zor olarak görülebilir. Hele bir de yaşarken ölü toprağı serilenler için...

Öfkelerinizin,hırslarınızın ve paranın girdabından kurtulun da yaşayın.... son yakın.... 
hissettiklerinizi bile yaşamanız için son dakikalarınız olabilir.

Sevgiler

5.07.2015

Acılar Bayramı




Dönem dönem insanların hayatlarında iyi veya kötü değişmeler yaşanabiliyor. İyi günleri pastalarla şekerlerle çikolatalarla partilerle kalabalık arkadaş grubu veya aile ile kutlarken acı günlerimizi de ağlama nöbetleri, bağırma, haykırma, kırma ile yalnız başımıza kutluyoruz.
Acımızı kutluyoruz. Çare arıyoruz. ümitsiz olduğunu düşünüyoruz. Ama bilinmeli ki asıl yaşanan acılar insanlar için en büyük kutlamadır. İçe dönüş kutlamasıdır. Yalnızlığını tasdikleme kutlamasıdır. Yapabilmenın kutlamasıdır. Güçlü olmanın kutlamasıdır. Ağlamanın vermiş olduğu rahatlamanın kutlamasıdır. Özgürlüğün kutlamasıdır.

Siz siz olun acı günlerinizi de kutlayın.... Büyük ders alışlarınızı kutlayın.

Acılar Bayramınız Kutlu Olsun...
SEVGİLER

25.06.2015

Kardeşcanlık böyle imiş...



Kardeşlik Dünyasından Merhabalar,
Hayatımda aynı kıyafeti giydiğim,odamı,oyuncağımı,eşyamı paylaştığım bir kardeşim olmadı. Belki bilirsiniz. Tek evlat olmanın saltanatını fazlasıyla yaşamış biri olarak yazıyorum.
Bu durumun vermiş olduğu avantajları kullanırken, bir baktım ki paylaşım konusunda ne kadar da eksik kalmışım. Küçükken oyuncak bile çekiştirip kıramamışım. Ona neden oldu da bana olmadı diye kıskanamamışım... Çoğu düşüncelerim,kırgınlıklarım,yaptığım muzurluklar sadece yazılara dökülmüş. anlatacak insan bulamamışım....
Bir bakmışsın ki yaşamını paylaşmadan geçirmeye devam etmişim....
Ama SEN ilk paylaştığımsın.... 
Oyuncak kırmadık belki ama yemek yaptık
Birbirimizi kıskanmadık belki ama kıskanılacak sohbetler yaptık.
Aynı tip kıyafet giyemesekte gardrobumun bir yerinde giysin var.
yer açtım sana odamda,evimde,hayatımda,bilmediğim kardeşlik dünyamda...
Ben kardeş olmayı sende öğrendim.
Paylaşmayı bu kadar sevmişken gidilemeyeceğini ve özün özü olduğunu anladım. 


Sevgilerimle

17.06.2015

Bir Sabah kalkarsın ki....



Hayatın getirdiklerini kabul edersen mutlu oluyormuşsun.
Umutlarını sabırla pekiştirebildiğin kadar özgür,
Hayallerini kişilerle birleştirebildiğin kadar huzurlu,
Düşüncelerini yazı ile ifade bildiğin kadar paylaşımcı,
Sadık olabildiğin kadar seviyormuşsun.
Cesaret edebildiğin kadar aşık oluyormuşsun
Balonundaki hava kadar soluyormuşsun dünyayı....

Ve varlığını önemsediğin anda yaşanıyormuş bütün bunlar...
sevgilerimle

14.06.2015

Herkes kendinin kahramanı değil mi aslında !?





Hayali kahramanlara inanır mısınız?
Benim hiç hayali bir kahramanım olmamıştı. Ama artık var.

Hayali kahramanlar insan zor durumdayken ortaya çıkıyor sanırım sen içten içe istekte bulunuyorsun o bir anda ortaya çıkıveriyor.  Ya da düşlediğin bir şey ama farkına varamıyorsun..
Bende anlamadım hayal ürünü bir kahraman nasıl olur? Nasıl olunur?

Varlığını hissedersin ama göremezsin...
Duyarsın ama fark edemezsin...
Bazen düşünmeden iki tabak koyarsın masaya
İki tane kahve yaparsın
İki sandalye çekersin ya....
İşte böyle bir şey
Yatağın kenarında yatarsın,
İki çikolata alırsın,
İki porsiyonluk yaşarsın,
İşte böyle bir şey
Mutluluk gibi sanki
Özgürlük gibi
Yalnızların huzuru gibi

Tam tarifi olmayan bir şey
Sanırım ben kahramanımı buldum....


Sevgilerimle

9.06.2015

"Seçim Notu"

Merhabalar,
Kişiler kendi özgür ve hür iradeleri(!) ile istedikleri partiye kaşelerini bastılar . Eee tabii denize düşen yılana sarılır misali oldu. Herkesi memnun edemeyeceğimize göre çok uçlarda olmaktansa bu durumun daha hayırlı olduğu aşikar... Hiç yırtınmayalım 81 ilin çoğu bu partiyi istiyor ve fanatizm istemeye devam edecekmiş gibi görünüyor. İzmirli denize düşmediği için yılana sarılmadı çok şükür. Onlar denize düşmüyorlar genelde denize döküyorlar....
Bırakın 550 kişi mecliste kapışsın. Siz bakın hayatınıza....
İzmir'den sevgilerimle

5.06.2015

Kırıklarım kafamda değil dizimde :)

Merhabalar,
İki ay kadar bir süredir sağlık problemi yaşamaktayım. Bir kırık vakası...
Hayatımda ilk defa başıma gelmesinden kaynaklı çok zorlandığımı söylemeliyim. (en zor kısmı da yıkanamamak)
Ve Bugün bu alçı fazlalığından kurtulmuş bulunmaktayım. Fizik tedavi seansları ile eski halimi almaya çalışıyorum. çok yorucu oluyor emin olun.
Hareket etmekte zorlandığım bu dönemde yardımcı olanlara öncelikle teşekkür ederim.
Başta hastanede bir dakika olsun yanımdan ayrılmayan acımı fazlasıyla paylaşan Babam Mehmet Özer'e
Her gün hastanedeki ihtiyaçlarımı karşılamak için koşturan, sağlığımla ilgili sorulara bıkmadan usanmadan yanıt veren Annem Ayşegül Kayatekin'e
Hastaneye yattığımın 10. dakikasında İzmir'in diğer ucundan hiç üşenmeden gelen Abim Necmi Ertenü'ye
Yine aynı gün, kolonya ve ıslak mendillerini kapıp gelen, ÖZ Teyzeme,enişteme,dayım,yengeme ve kuzenim Işıl'a
Bir sonraki gün, üşenmeden yollara düşen Kardeşimin ailesi Bilgi teyzem,Emin Amcam,Halalarım ve yeğenim Mehmet'e
Dinamikliği ile hastanede canıma can katan amcam Engür Çağlayan'a
Canım Cüneyt Yörükoğlu'na (bu arada getirdiğin kurabiyelerin hepsini sevdim)
ve ve ve Hastanede beni yalnız bırakmayan kahve sohbetlerine orada da devam ettiğim  Can Eruzundal'a ilk teşekkürleri edelim.
Teşekkür elbette önemli konu evime ziyarete gelen, mesaj atan,sosyal medya üzerinden güzel dileklerini ileten,aramalarını eksik etmeyen güzel insanlara da sevgiler gönderiyorum ama tabii ki yazıyı asıl yazma nedenim bu değildir...

Şimdi gelelim asıl meseleye,
Başıma gelen her olaydan iç konuşmalarım sayesinde bir ders mutlaka çıkarılmıştır. Bu durumdan bir-iki-üç ve daha fazla ders çıkardım diyebilirim.
birincisi SABIR
ikincisi GELECEĞİ YORUMLAMAMAK
üçüncüsü ARKADAŞLIK-DOSTLUK-AİLE KAVRAMININ VAR OLMASI VEYA YOK OLMASI
dördüncüsü (önemli!!!!) ÖZGÜRLÜK
beşincisi ERTELEMEMEK

Her Kötü olayın bir duvara toslama olduğunu, acı keder ve gözyaşı ile dolu olduğunu düşünecek olursak sanırım ben baya bidonu doldurdum :) derslerimi de (uygulamak üzere) fazlasıyla aldım .

Şimdi denmesi gereken,
 Biraz daha pürüzlerden arınmış yeni hayatına Hoşgeldin ASLI  :) (Ve dersini alıp uygulamaya başlayan bütün okuyanlar)

.....SEVGİLER.....




4.06.2015

yasasını yediklerimin evladı...



Ben bilirim ki kanun,yasa halkın çıkarlarını korumak, sağlıklı bir ortamda yaşayabilmeleri için konulmaktadır. Fakat çok üzgünüm ki ben yanlış biliyor muşum... 
Bilirsiniz imam nikahını "zina olanı" tanrı affetsin diye yapılır. kadın namusu korumak ön plandadır. erkek namusu hep arka planda kalmıştır:) bizde en önemli namus türü KADIN NAMUSUDUR çünkü....
Kadın namusunu korumak adına yapılan İMAMIN HUZURUNDA olan nikahta isterim ki mal paylaşımı, sağlık hakkı,velayet hakkı,çalışma hakkı, kadının maddi ve manevi özgürlüğü gibi haklarda saklı tutulsun.... O zaman belki bir şeye benzeyebilir. 
Ya da bence en önemlisi kadınlarda bu hakkı fazlasıyla kullanmalı. sadece erkeğe 4 kadın mı ? hayır artık kadına da 4 erkek...biri pişirir biri yer biri temizler biri de hani bana hani bana der misali trajik komik oluruz sanırım :)
Gelelim neticeye,
Türkiye'min güzel ve akıllı kadınları bırakın kılı tüyü yünü de haklarınız elden gidiyor. artık METRESLIK yasallaştı..."İMAM NİKAHLI" diyorlar bitti.

... sevgilerimle...

29.05.2015

DİKKAT DİKKAT!!!


Bunlar kişinin sadece cebinden parasını çalsa iyi,
Konuşmaları ile düşüncesini,
Din sömürüsü ile inancını
Kadınların iffetini,
Erkeklerin bereketini,
Bebelerin eğitimini,
Yaşlıların sağlığını,
Dul ve yetimin hakkını,
Arabanın benzinini,
Fabrikanın verimini,
Esnafın müşterisini,
Hukukun üstünlüğünü,
Cinselliğin güzelliğini,
Yabancı ülkelerdeki itibarı,
Çocukların benliklerini,
ÇALDILAR....
TÜRKİYE CUMHURİYETİ TOPRAKLARINDA YAŞAYAN TÜM VATANDAŞLARIN ÖZGÜRLÜKLERİNİ ÇALDILAR.

SİZDEN RİCAM,
OYUNUZU ÇALDIRMAYIN...

...Sevgilerimle...

19.05.2015

19 MAYIS GENÇLİĞİ

Bir zamanlar çocuklarımızın, gençlerimizin elinde silah vardı ve sarı kağıda yazılmış   yanıtı beklenen mektuplar, sonra gençlerimizin elinde kitap olmaya başladı, yüzlerinde kocaman gözlükler, kartpostal veya pul koleksiyonları ile vakit geçirdiler TRT'de Nilüfer'in veya Sezen Aksu'nun bir şarkısını dinlemek için sabırsızlandılar. Sonra gençlerimizin elinde akıllı telefonlar, tabletler olmaya başladı. gözlerinde lensler. beklemez oldular şarkıları, koleksiyonlar anlamsız oldu. her şeyi sanal ve yavan yaşar oldular  
Sohbetler YAN YANA olsa bile YÜZ YÜZE değildi. gençler daha iyi olabilmenin , daha lüks olabilmenin derdine düştüler. İyi olmandaki kota, elindeki telefon üzerindeki elbise ayağındaki marka ayakkabı oldu. Güzelliğin oldu. saçın,başın,makyajın kolundaki saat, arabanın markası oldu.
şimdi soruyorum,
Ey Türk Gençliği,
BİRİNCİ VAZİFEN TÜRK İSTİKLALİNİ TÜRK CUMHURİYETİNİ MUHAFAZA VE MÜDAFAA ETMEK Mİ? 
YOKSA,
BİRİNCİ VAZİFEN ÇIKARLARINI MUHAFAZA EDİP ÜZERİNDE HÜR YAŞADIĞIN ÜLKENİ UMURSAMAMAK MI?

...... sevgi ile kalın...

6.05.2015

Sağlık Olsun ;)

Planladığımız veya istediğimiz bir şey olmadığında ne kadar çok kullanırız bu cümleyi "sağlık olsun"...
sağlık olsun tabii ama hangi sağlık?
Bedensel bütünlüğümüzü korumak adına yaptığımız bütün faaliyetleri ruhumuz içinde yaptığımızda asıl sağlık olacak.
Bedensel bütünlüğümüzü bozucu bir rahatsızlık geçirdiğimizde ruhsal sağlığımız ne kadar üst düzeyde olursa atlatma süremiz o kadar kısa olacaktır. halk diliyle "moral" diyoruz biz buna...
Bunları neden mi yazıyorum? 
Hayatının tam gaz gittiği bir anda vücudunun belirli kısmını kullanamayacak duruma gelince (kısa süreliğine de olsa) yazılıyor.
Sonra ne oluyor?
Yatakta uzanırken azcık yüzüne güneş vurduğunda kendini şezlongda hissediyorsun. yanına pipetli bir kokteyl alasın ve güneş gözlüğü takasın geliyor. en azından bunun hissi o anda seni mutlu ediyor.
Ve ya hareketli bir şarkı duyduğunda kullanabildiğin uzuvlarınla ritm tutmaya başlıyorsun. önünde bistro masa ve buz gibi bir bira olduğunu hissettin bile...
Ve ya bir film izlerken kendini dev ekran sinemanın rahat koltuklarına yayılmış önünde bir kova popcorn varmış hissi de güzel..
Ve ya eline aldığın kitabı okurken karşına koyduğun manzara resmi ile kendini sahilde hissetmek hissi de güzel...
Ve ya ve ya... diye onlarcasını sıralayabilirim.
yeter ki isteyin.... en büyük güç içinizde... en büyük güç benim... en büyük güç sensin ..

sevgiler

15.02.2015

Cinsel Organ Farklılığı....

KADIN..... ANNE.... DİŞİ....

Erkeklerin hangi birine sorsak kadınları cinsel bir obje olarak görmekten kendilerini alamıyorlar... tıpkı ÖZGECAN gibi.... kadın güzel olabilir alımlı olabilir erkekten çok daha gösterişli olabilir. Bu erkeğin kadını aynı anda elde etmesi anlamına mı gelir?

Kadınlar için yapılan tespitler ne kadar seviyesiz ve aşağılayıcı... cinsel organımızın farklı olması bunları yaşamamızı gerekli mi kılıyor? korkutucu bir tablo...

Dün yaşananları okuduktan sonra güleceksiniz belki ama camı açmaya korktum. Erkek cinsinden insanlıktan utanç duydum... Nasıl bu kadar aciz olabileceklerini düşündüm....

Yapılan her şey ne Özgecan'ı geri getirecek ne de 6 yaştan - 40 yaşına kadar kadınların çektiği zulümü ortadan kaldıracak. zedelenmiş kadın bedenleri ve yürekleri hep kalacak onlar hep var olacak ve hiç geçmeyecek....

Ama şunu unutmamak gerekir.... Her erkeği ve her kadını Türk toplumunda yetiştiren birey ANNE'dir.... Anneler tepeden tırnağa eğitilmediği sürece hurafeler din töre ve erkek egemenliğinin baskısı altında çocuklarını yetiştirdikleri sürece Erkeklerin kadınlara olan cinsel fiziksel ruhsal baskısı ve tacizi devam edecektir.
Bizler erkeklerin eline bu gücü verdik artık geri alma sırası gelmiştir sanıyorum.......